Geçtiğimiz günlerde Adapazarı'ndaki Tozlu Cami'ne gelerek burada Suriyeli ve Iraklılara vaaz veren Kuveytli imam Osman El Hamis olayının üzerinden günler geçmesine rağmen tartışılmaya devam ediyor. 

Kamuoyunda 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, yine sosyal medya hesabından Sakarya Müftüsü Hasan Başiş ile ilgili paylaşımlarına devam etti. Adapazarı'nda vaaz veren Kuveytli imam Osman el-Hamîs’in vahhabi olduğunu tekrar eden Ünlü, art arda paylaşımlar yaptı.

Ünlü yaptığı paylaşımlarda şu ifadeleri kullandı;

"Türkiye’de Sakarya Müftüsü Nezâretinde Konuşturulan Osman el-Hamîs Hakkında Konuşulmayan Tehlikeler!

Sakarya Müftüsünün konuşturduğu Osman el-Hamîs’in kesinlikle Vehhâbî olduğu sabit bir husustur. Şu bilinsin ki; Vehhâbîler kendi aralarında Medhalî ve Câmî gibi gruplara ayrılmıştır.

Bunlardan Medhalîler arka planda Suudi Arabistan’a bağlı oldukları için sonuçta Suud’un menfaatine göre hareket ettikleri bilinmektedir. Daha açık bir ifadeyle Medhalî Selefîlik, yayıldıkları ülkelerde Suudi Arabistan’ın etki ajanları olarak görev yapmaktadırlar.

Şu anda da Libya’da Hafter’le birlikte çalışmaktadırlar. Bunların en pislerinden olan Muhammed el-Câmî aslen Habeşistanlıdır. Sonra Suudi Arabistan'a gelmiş. Orada ona vatandaşlık verilmiş. Ondan sonra dört mezhep imamını ve tasavvufu reddetmiş ve:

"Biz dört mezhep bid'atını, tasavvuf ehlini bitirmek için İsrail'den bile yardım alabiliriz, yardım almamız da lâzım. İsrail'e dayanarak bunları bitirmeliyiz" demiş. İşte Türkiye’de konuşma yapanların ekseriyeti bu fırkaya mensup olduğu için normal bir Vehhâbi olmayıp...

İsrail’den fonlanan dış güçlerden destek alan kimselerdir. Osman el-Hamîs kendisinin el-Câmî’nin Medine’de verdiği itikat derslerine katıldığını YouTube videosunda söylüyor, Onu öve öve bitiremiyor ve: “Onun talebeleri kendilerine câmî demezler.

Nitekim kimse kendisine Vehhâbî de demez. Ancak onların aleyhine konuşanlar bu isimleri töhmet için takmışlardır ama bu güzel bir töhmettir.” diyor. Bu şahıs Türkiye’ye gelmeden önce yaptığı konuşmaları YouTube’dan ve diğer mecralardan sildirmiş.

Oysa o konuşmaları dinleyenler onun Osmanlı’ya kafir dediğine, padişahlarımızın kemiklerinin mezarlarından çıkarılması gerektiğini ve onların torunlarından kız olanların Müslümanlara cariye yapılması lazım olduğunu söylediğine şahitlik etmektedir.

Bizzat ben Maturîdî’lerin ehli sünnet olmadığını söylediğini dinledim. Şimdi bu adam bize Müslüman mı diyecek?!

Yine kendisinin Hallâc-ı Mansur Hazretleri’ne kafir dediğini, İbnü Arabî Hazretleri’ne zındık dediğini, İbnü’l-Fârız, Tilmisânî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi büyük velîlere kanları canları helal olan kafirler dediğini kulaklarımla duydum.

Sakarya Müftüsü H. Başiş kimi kandırmaya çalışıyor?! Ama bu adamlar burada geçinmek için hükümeti methederek bizi kandırmaya çalışıyor.

Osman Hamîs İrlanda’ya davet edildiğinde oradaki Müslümanlar imza toplayarak bu Vehhâbînin konuşmasını iptal ettirmişler. BAE’nde de yaptığı konuşmada azınlıkların kutsallarına hakaret ve saldırı teşviği yapınca orada da engellenmiş.

Halbuki Kurân-ı Kerîm bize: “Onların Allâh’ı bırakıp taptıkları şeylere hakâret etmeyin ki sonra onlar da Allâh’a hakâret ederler.” (el-En'âm Sûresi: 108) buyuruyor.

Türkiye’de bulunan radikal selefîler, çok tehlikelidirler. Nitekim Muhammed el-Kahtanî’yi Mehdî ilan etme bahanesiyle, 1979'da Kâbe Baskını'nı düzenleyen ve iki hafta Kâbe’yi işgal ederek yüzlerce insanın ölümüne sebebiyet veren...

Cuheyman el-Uteybî de Câmî ve Medhalî gruplarındandı, evvelce Elbânî ve Harem Baş İmamı Binbaz’ın arkadaşlarındandı. Ama sonra Kâbe imamlarını bile öldürecek raddeye geldi.

Yani Türkiye'de şu anda cirit atan gruplar, öyle tehlikeli gruplar ki, Kâbe'nin haramlığını ihlal etmiş, Hazreti Ömer Radıyallahu Anh’ın: “Babamın katilini görsem dokunamam.” buyurduğu Kâbe'de yüzlerce insan öldürmüş, diğer Vehhâbîleri bile kafir sayan en şiddetli fırkalardır.

Biz 1981'de Mahmud Efendi Hazretleri’yle hacca gittiğimizde Kâbe'deki direklerin kurşunlarla dolu olduğunu görmüştük. Artık bu adamların hükümeti methederek yerlerini sağlamlaştırdıktan sonra dış güçlerin de devreye girmesiyle milleti sokağa dökecekleri netleşmiştir.

Zaten bunlar tasavvuf ehlinin öldürülmesinin vacip olduğunu söyledikleri için evliya kabirlerini ziyaret eden Müslüman Türk halkını kafir saydıkları izaha muhtaç değildir. Bunların diğer Vehhâbîlerden farklılığı ise Yahudi’yle irtibatlı olmaları, dış güçlerden fonlanmalarıdır.

Yani bunlar tamamen İşid’le aynı ekiptir. Velakin kendi aralarında da birbirlerini tekfir ederek öldürmeleri bizi kandırmamalıdır. Zira Maturîdî-Eşarî Müslümanları tekfir etmekte hepsi birleşmektedir.

Bu Vehhâbîler evvelce Bosna'da, Çeçenistan'da, yakın zamanda Irak’ta Suriye’de ve Libya’da karışıklığa ve iç savaşa sebebiyet vermişlerdir. Neyse ki merhum Aliya İzzetbegoviç bunlara fırsat vermeyerek Bosna’yı kurtarabilmiştir. Ama merhum Cevher Dudayev bu kadar şanslı değildi.

Çünkü Vehhâbî Hattab ekibi Çeçenistan’a girince orayı ifsat etti. Kendisinin bizzat anlattığı kimseden dinlediğime göre; Bunlar Çeçenistan'a geldikleri zaman gençlere: “Babalarınız evliya kabirlerine gidiyorsa kafir oldukları için onları öldürmelisiniz.” demişler.

Babaları kabir ziyaretlerini terketmeyince bir kısım çocuklar babalarını öldürmüşler. Yani bunların nihâyi hedefi cinayetler ve iç savaşlar çıkartmak olduğu için sonunda kâfir dedirterek milleti birbirine, babayı evlada öldürtecekler.

Dolayısıyla bu durum Türkiye'de de büyük bir tehlike arz ediyor. Zira Irak ve Suriye bizden hiç de uzak değildir. Ben ne zaman Selefîlere çatsam Akit yazarı Kenan Alpay bana hakaret etmeye başlıyor. Acaba karın ağrısı nereden kaynaklanıyor?!

Aynı zamanda ulusal medyada da konuşmacı olarak maalesef sıkça çıkartılan Kenan Alpay’ın, “Nusra Cephesinde savaşan bir kardeşimiz daha şehit oldu” diyen Haksöz Dergisi’nin yayınlarını neşreden Haksöz Haber’de...

ve Akit Gazetesi’nde bana reddiye olarak “Cübbeli provokasyon kimlerin hizmetinde?” başlığı altında yazdığı zararlı yazıları da benim bu konuda ne kadar haklı olduğumu göstermek bakımından kâfî bir delildir.''