Geçtiğimiz günlerde sürpriz bir şekilde İran’ın başkenti Tahran’a  bir günlük iş ziyareti gerçekleştirdim. Benim için beklenmedik şekilde gerçekleşen bu ziyarette gördüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

    Sabiha Gökçen havalimanından kalkacak Tahran uçağına ucu ucuna yetişebildik. Uçağa bindiğimizde yolcuların oldukça modern görünüme sahip olduğu  göze çarpıyordu. Yaklaşık olarak 2.5 saatlik bir yolculuk sonrasında başkent Tahran’da olacaktık. Kaptan’ın iniş yapılacağını anons etmesi ile kadın yolcularda bir hareketlenme başladı, uçaktaki kadın yolcuların büyük bir çoğunluğunun  başları açıktı iniş anonsu ile bir kısmı çantasından çıkardığı bir kısmı boynunda fular olarak taşıdığı şal tarzındaki genel olarak siyah renkteki örtüleri başlarını yarım kapatacak şekilde giydiler ayrıca sanırım kadınların tunik diye tabir ettiği daha önce üzerlerinde olmayan diz altına kadar uzayan dış giyim olarak tabir ettiğimiz kıyafetlerini de giydiler. Bu görüntü dikkat çekiciydi. Düşüncem şu oldu ; ‘’ Rejim etkisi ’’ . Tahran İran'ın başkenti, Tahran Eyaleti'nin merkezi ve 18 milyonu aşan metropol nüfusuyla İran'ın en büyük kenti. Hazar Denizine yaklaşık 100 km uzaklıkta, Elburz Dağlarının güney yamaçlarında bulunuyor. (Ebruz Dağları ve yamaçları şehirden görünüyor ve dağ yamaçlarında hala kar var ) Tahran havalimanına indiğimizde (Bu havalimanı türk şirket tarafından yapılmış) İran hava yollarının eski yolcu uçakları göze çarpıyor sanırım uygulanan ambargolar nedeniyle İran hava yolları filosunu yenileyememiş. Havalimanına indikten sonra pasaport işlemlerini yapmak için kontrol noktasına doğru yürümeye başladık.

Havalimanı içinde yolda yürürken yetkili oldukları anlaşılan 15 metrede bir sol tarafta dikilen kişiler Farsça bir şeyler söylüyordu açıkcası önyargılı bir şekilde onların sağdan yürüyün vs gibi bir şeyler söylediğini düşünüp içimden rejim epey katı galiba diye de geçirmedim değil sonradan anladım ki covid test sonuçlarını hazır edilmesini istiyorlarmış üstelik oldukça nazik olarak yardımcı da oldular sonrasında yol gösterdiler bu kişiler bana. Covid test sonuçlarını kontrol eden 4 kadın bayan vardı  sıram gelince bankoya yanaştım test sonucumu verdim dört bayanda aynı kıyafetleri giymiş ve onların da başları yarım kapalıydı. İşlemlerimi yapan kadın memurun tırnakları daha önce hiç rastlamadığım kadar uzundu. Sonradan dikkat ettim İranlı çoğu kadının elleri dikkat çekecek şekilde manikürlü, tırnakları takma ve oldukça bakımlıydı. Bence bu durum incelenmeye değer dikkat çekici sosyolojik bir vakıa. Covid kontrolünden sonra dezenfektan tünelinde tabir yerindeyse duş aldık akabinde pasaport kontrolüne girdik ve çok rahat bir şekilde oradan da geçtikten sonra artık havalimanında gümrüklü sahanın dışına çıktık. Ülkemizden farklı olarak irandaki hava limanında çok sıkı sayılmayacak güvenlik önlemleri var. Bizim havalimanlarımızdaki güvenlik önlemleri her an bir şey olacakmış gibi sıkı düzenlenen önlemler iken İranda çok sıkı olmayan burada terör saldırısı vs gibi kaygılar yok dedirten önlemler vardı.

Havalimanında 1.5 saat beklememiz gerekiyordu çünkü bizi alacak kişi saat 05.00’de gelecekti. Hava limanında zaman geçirmeye çalışırken yanımıza bize taksimde gezen amerikalı turist hissi veren bir çok kişi yanaştı….Taksi istermisiniz ? , Yardıma ihtiyacınız var mı ?… Onlara verdiğimiz cevaplardan türk olduğumuzu anlayanlar hemen yarım yamalak tükçeleri ile bizi şaşırttılar. Onlardan bir kaçı ile sohbet ettik ve orada öğrendim İranda 30 milyona yakın türk varmış. Ben orada bu kadar yüksek bir türk nüfusu olduğunu bilmiyordum. İranda geçirdiğim süre içinde öğrendiğim bir husus bir türk ile temas etme olasılığınız çok yüksek.

    Bizi karşılayacak olan Samet bey ile sabah 05’de buluşup şehir merkezine Tahran’a doğru yola koyulduk.Havalimanı ile şehir merkezi arası yaklaşık 50 dakka kadar bu uzun sayılabilecek yolculukta meraklı gözlerle etrafa bakındım. Yolların kalitesi bizim yollarımıza göre çok düşük yolculuk süresince etrafta bizde olduğu kadar ağaç ve yeşillik görme şansınız yok. Tahran’ın  kıraç bir toprak yapısı var. Şehire yaklaşmaya başladıkça artık yapılar da daha sıkça görülmeye başlamıştı Samet bey Humeyni’nin  (Ruhullah Musavi Humeyni , İranlı siyasetçi ve Şii din adamı. İran İslam Devrimi'nin siyasi, hukuki ve ruhani lideri ) anıt mezarının olduğu külliye tarzı yapılar kompleksini gösterdi, devasa yapılardı ve inşa edilirken gösterişli olmasına özen gösterildiği de belliydi. Aklıma Anıtkabir’in sadeliği, gösterişten uzak olamsı geldi.İran’ın mimari yapısı genel olarak eski ve klasik sayılabilecek tarzda başkent olmasına rağmen modern mimarinin eserlerinin yer almaması dikkat çekici. İranda alt yapı ve şehirciliğin çok gelişmediğini söylersek sanırım yanlış olmaz.

     Şehir merkezine olan yolculuğumuz bittiğinde  Samet beyin ofisinde biraz vakit geçirip bir yerde kahvaltı yapıp daha sonra gün içindeki işlerimize odaklanacaktık. Sabah saat 07.30’da ofisten çıkıp yürümeye başladık erken olmasına rağmen ortalık çok hareketliydi insanlar işlerine gitmeye başlamışlardı zaman ilerledikçe kalabalık ve trafik de artmaya başladı. İranda trafikte tam bir kaos hakim her an her yer ve yönden yaya ve motorsiklet çıkma ihtimali var. İnsan Türkiyedeki trafiği arar oluyor. Samet bey bizi gezdirirken bir kaç bina önünde     fotograf çektik. Samet beyin biraz tedirgin olduğunu anladığımda kamu binaları önünde fotograf çekmenin de yasak olduğunu anladım ve açıkcası bende tedirgin oldum. Parkta banklarda yatan insanları gördük içlerinden biri de kadındı İrandaydık onu işaret ettiğimde Samet bey sessizce uyuşturucu kullanmış olabilir dedi. Şaşırdım ve sordum burda da mı var ?? Aldığım cevap Evet hemde çok…

    Kahvaltı ve kısa bir şehir turu faslını geçtikten sonra işimize odaklandık öğlen toplantımızın olduğu şirket merkezine gittik toplantı saatini beklerken ofiste Rejim Liderlerinin  ve Öldürülen Kasım Süleyma’ninin fotograflarının duvarlarda asılı olduğunu gördüm. Benim anladığım şirket rejime yakın bir şirketti. Toplantı başlamadan önce toplantı odasına alındık ve gözle kaş arasında toplantı masası resmen donatıldı çeşit çeşit pastalar çay ikramı ve  masada Danone marka sular…İranda yaşayan insanlar çok çok misafirperverler. Toplantıya başladığımızda şirket sahibi , satış müdürü ve bizler iş ile ilgili konuşmaya başladık.Şirket sağlık ürünleri üzerine üretim yapan dünyanın bir çok ülkesine mallarını ihraç ihraç eden bir firma . Konuşmalarımız Türkçe, İngilizce ve Samet bey yardımı ile bazen de Farsça dillerinde oldu neticede biz istediğimizi aldık. Bu arada şirket sahibi % 30 Türkmüş. % 30 Türk nasıl olunuyor anlamadım ama …

    Toplantımız bittikten sonra yine o inanılmaz kaotik Tahran trafiğinde yola koyulduk. Samet bey akşam yemeği için bizi Tahran’ın lüks bir semtine götürdü gerçektende o bölgeye gidince bir farklılık hissediyorsunuz. Daha lüks binalar vs. Gittiğimiz restoran bir Faslı iş adamının sahip olduğu oldukça lüks ve şatafatlı bir restoran belli bir gelire sahip insanların gittiği bir mekan. Mekanda ağırlıklı olarak et ve İran geleneksel yemekleri servisi yapılıyor.Türk mutfağı İran mutfağından kat ve kat üstün belirtmeden geçemeyeceğim.

    Akşam yemeğini de yedikten sonra Samet bey bizi nereye gittiğimizi söylemeden arabaya bindiriyor yine yola koyuluyoruz allahtan trafik azalmış vaziyetteydi .Samet beyin bizde de bir çay içelim demesi ile Samet beyin evine geldiğimizi anlıyorum. Otoparka arabasını itina ile park eden Samet bey bütün gün tekrarladığı düşün, düşebilirsiniz sözünü tekrarladığı anda artık dayanamayıp düşün ne demek diye sorduğumda bu sözün arabadan inin olduğunu da öğrenmiş olduk. Rahatsızılık vermek istemediğimiz için çekinerek eve girdik ve salon’a oturduk. Mutfaktaki seslerden çay koyulduğunu anlayabiliyorduk bu arada televizyonda Fox tv kanalı açık, türk kanallarını seyrediyorlarmış genellikle aradan biraz vakit geçince Samet beyin Eşi gelerek bizi ‘’ Hoş gelmişsiniz , bizlere şeref ve onur vermişsiniz, gelişiniz bizleri mutlu etti, onurlandırdınız bizleri…’’ sözleri ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile karşıladı…Ben hayatımda bu kadar samimi ve içten , nazik bir karşılama daha ömrümde görmedim. Samet bey ve eşinin çay ikramı sonrasında biraz sohbet ettikten sonra Türkiye’ye dönmek için havalimanına doğru yola çıktık.

    Havalimanına doğru giderken 1 günlük çok kısa bir ziyaret sonrasında aklımda İran ile ilgili olumlu şeylerin kaldığını Türk ve İran halklarının benzer özeliklerinin, güçlü akrabalık bağlarının  olduğunu düşündüm. İran halkının  hak ettiği hizmeti alamadığını molla rejiminin yasaklarının halk tarafından kabul görmediğini, baskının çözüm olmadığını  ancak halkında bu duruma boyun eğdiğini, alıştığını gördüm. 

    Birgünlük kısa ziyaretim neticesinde görebildiklerimi anlatmaya çalıştım. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.

    Sevgilerimle,