Uzun zaman oldu yazmıyordum, “Neden Halk54”e gelmeden önce hepinize kucak dolusu sımsıcak bir merhaba diyerek selamlamak istedim. Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü idi ama ben şimdi fırsat buldum değerli basın büyüklerimin ve arkadaşlarımın Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlarım. İşin gazete kısmına aşağıdaki satırlarda sıklıkla değineceğim, şimdi neden Halk54 sorusuna gelelim.

Dostluğun tarifini yapabilir miyiz? Gerçek dostunuz varsa şanslısınız, işte ben de bunlardan biriyim çünkü iyi bir dostum, abim var. Gazeteciliğe yaklaşık 35-36 yılını vermiş bir insan, hepimizin tanıdığı gazeteci Hüseyin Cumalı bu kentte gerçekten işini iyi yapan bir isim; bu cümle diğer gazetecilerin işlerini yapmadığı anlamına gelmiyor, lütfen yorumlarken böyle düşünelim. Hani işini iyi yapan bir gazeteci dedim ya, birçok gazetede çalıştı ve gerek yazdığı köşelerden gerekse attığı manşetlerden ve yaptığı haberlerden çoğu kez başı ağrımıştır Hüseyin Abi’nin. Gerçekten halkın sesi olmak için bu mesleği yapan biri. Bence bu sitenin adı onun için Halk54.

Öncelikle bu camiaya adım atmamı isteyen ve ille de yaz ille de yaz diyen Hüseyin Cumalı’ya teşekkür ederim. Aramıza yeni katılanlara hoş geldiniz der başarılar dilerim. Evet gelelim sorumuza, yaklaşık 9 yıldır bu mesleğin spor bölümündeyim. Halk54 adının ortaya çıkışı ve kuruluş sürecinden bu yana hep beraberdik, doğru tarafsız ve güvenilir habercilik ilkesi ile anlık haberleri sizlerle paylaşacağımız için Halk54….

Bu meslekte bir spikerin günlüğü…
Hepinizin hatırladığı gibi yakın bir tarihte Sakaryaspor’un ikinci yarıya hazırlandığı Antalya Side kampındaydık. Hadi artık şu günlüğümüze bir başlayalım bakalım spikerler nasıl hazırlanıyormuş. Telefonum çalıyor, susmak bilmiyor. Baktım değerli arkadaşım Ömer Gümüşel, “Abi kampa gidecek misin, eğer gideceksen Utku Kaynar ve Erdem Yıldırım’da gitmeyi düşünüyor.” Gideceğimi söyledim. Aramızda bir telefon trafiği başladı. Ertesi sabah yola çıkmaya karar verdik. Tabii ki de ben bu kararı verdim ama eyvah eve sormayı unuttuk! N’apcaz şimdi? konu Sakaryaspor olunca onu da hallettik.


Başladım çantamı hazırlamaya. Neler mi var? Neler yok ki fotoğraf makinem, objektifler vesaire vesaire… Ben hazırlıklarımı bitirdikten sonra arkadaşlarla buluştuk. Sabahın erken saatleri, yolculuğumuz başladı. Yolculuk esnasında benim için bir sürpriz: Utku Kaynar, “Abi maçları anlatıcan bilgin olsun.” Olur mu olur dedim Utku bu. Önce şaka falan zannettim, olur dedim; bi’ kaç kare fotoğraf çeker ve röportaj yapar dönerim diye düşünüyordum. Gidince maç anlatımının şaka olmadığını anladım. Aslında çok uzak kalmıştım takıma. Söz verdik bir kere, anlatacağız. Daha gider gitmez yirmi dakikalık bir süre var hazırlık maçının başlamasına.

Rakip Sancaktepe Spor. Neyse ki bir tane tanıdık isim var: Alaattin Hamza Ok. Maç anlatan spikerler için hazırlık maçlarını anlatmak zordur çünkü giydikleri forma numaralarıyla oyuncu değiştirmede sınır olmayınca anlatmak zor oluyor. İki takımında esame listeleri için yardımcı antrenörlerden rica ediyoruz doğum tarihlerini, mevkilerini; sağ olsunlar onlarda bizi kırmayıp yazıp veriyorlar. Ehh internette bu maç yayınları duyulunca dört maç var, bu da dört şehrin taraftarı demek hadi bakalım sen misin maçı anlatan, herkes izleyecek ve sen anlatacaksın. İyi güzel de ben iki üç yıldır maç anlatamadım ki. Kameralar, mikrofonlar görüş açısı bi’ de kule gibi yerdesin.

Bu zorlu doksan dakikayı bitirdik çok şükür tabii durur muyum yarınki maçlar için çalışmam lazım. Uzun zamandır görmediğim Sakaryaspor yönetiminden arkadaşım İrfan Şimşekle bir röportaj haberi sitemize yolladık bu da tamam. Sıra geldi futbolcularla fotoğraf ve röportajlara… Onları da halledip gönderdik. Böylelikle uzun bir yolculuktan sonra hiç dinlenmeden bir günü tamamlamak ne kadar zor. İçimden çalışmak geliyordu nedense. Uyumuş kalmışım, neyse ki tek kişilik odalardayız.

Belki maçı rüyamda bile anlatmışımdır. Ertesi güne güzel bir kahvaltıyla başlıyoruz. Ardından arkadaşlarla birlikte tutuyoruz Sakaryaspor’un kamp yaptığı otelin yolunu. Tabii ki bir iki tebrik telofonu hoşumuza gitmiyor değil hani, uzun bir aradan sonra o havayı yakalıyorsun. Maç başlayacak biz yine kameralar, mikrofonlar, esame listeleri ve son hazırlıklar tamam.

Hava bulutlu, yağmur yağdı yağacak bir de iki maç üst üste demezler mi? Neyse bir taraftan yağmur bir taraftan hafif rüzgar, bir de maç, üçü bi’ arada yani zaman zaman rüzgardan sallanıyoruz, mikrofon bende. Üç yıldır maç anlatmamışım susar mıyım? Bir düdük, bir de Utku’nun sesi: 
-Maç bitti” 
-Hadi canım ne çabuk!
-İyi de abi yüz seksen dakikadır susmadın.
“O kadar oldu mu” dedim kendi kendime. Evet uzun zamandır sizlerle birlikte olamamıştık. Esprili bir biçimde anlatmaya çalıştım sürçülisan ettiysek affola. Değerli vaktinizi bu köşeye ayırdığınız için sizlere ne kadar teşekkür etsem azdır.