Sosyolog Çiğdem Bakan Yılmaz Yazdı...

Farkında mısınız? Sokağa adımımızı attığımız andan itibaren bir öfke silsilesi ile karşılaşarak buna maruz kalmamız ve bu olumsuz tablonun içinde kendimizi bulmamız an meselesi oldu son zamanlarda. Birey olarak öfkeliyiz dolayısıyla toplum olarak öfkeliyiz, karşılıklı üretim söz konusu olduğundan öfkemiz had safhada çevreye taşmış durumda, yolda yürürken bile ayağımıza çamur değmesi gibi her an bize de sıçrama noktasında adeta.

Öfkeliyiz, sabırsızız, şikayetçiyiz…

Vakti zamanında bilgenin birine sormuşlar, ‘’ Öfke nedir? ‘’ Öfke demiş; ‘’Başkalarının hataları için kendimize verdiğimiz cezadır. ‘’ Elbette buna katılmakla birlikte bana kalırsa şimdiki zamanda yöneltilmiş bir soru olsaydı eğer, muhtemelen bilgenin cevabı biraz daha değişmiş olurdu. Şöyle derdi bilge mesela; ‘’Öfke kendimize verdiğimiz ceza ile kalmaz, tüm sosyal çevremize ve topluma verdiğimiz cezadır.’’ Çünkü zamanın ruhuna değdiğimizde, gerek sosyal ilişkilerin grift karmaşıklığının artmasına bağlı olarak kalıpların değişmesi, gerekse sosyo- kültürel değerlerde kırılmalara bağlı değişimin yarattığı farkları da göz önüne alarak, daha kapsamlı bir ifade kullanması gerekebilirdi…

Pekala öfke nedir? Neden öfkeleniyoruz? Öfke bir uyaran mıdır? Yoksa rahatlamayı sağlayan pragmatik bir araç mı?

Tüm bu tanımlamalara geçmeden önce öfkenin de bir duygu olduğunu, belirli oranda normal olduğunu, bazen de sistemde var olan bir soruna işaret ederek uyaran niteliğinde ortaya çıkan, farkına varılırsa olumlu yönde dönüştürülerek, bireye yarar sağlayabilecek kadar güçlü bir araç olduğunu da belirtmek isterim…

Öfke isteyip de sahip olamadığımız taleplerimizin oluşturduğu, kişiden kişiye değişen karşılanmamış beklentilerin neticesinde orta çıkan son derece doğal olan bir tepkidir. Aynı zamanda öfkeleniyoruz çünkü öfke evrensel bir duygu ve uyarandır. Öfke duygusu tabandan tavana, tepeden tırnağa ruhumuzu sardığında eğer algılarımıza dikkat edersek bize bir şeyler söylemektedir ve bu doğal oluşum bizleri harekete geçirerek sorunlu alanı düzeltmemizi ve bazen pozitif alanların açılmasına sebebiyet vermesi itibariyle yıkıcı olabilirken, hem de motive edicidir. Yıkıcı olması değişim özelliğiyle kaygı veririrken, motive etmesi çıkış yolu sağlar. Bu haliyle öfke, düalizm felsefesine oturan siluetiyle iki tözdür. İkicil bir enerji taşır. Varlığın özünü meydana getiren ruh düşünce, madde beden ikiciliğinin özü de budur, iki kutuplu enerji öfke içinde geçerlidir. Kısacası öfkeyi iyi yöne kanalize edersek fayda sağlarken kötü yönde ilerletirsek zarar getirir…

Toplumu oluşturan tüm bireyler biriciktir ve kişilik özellikleri ile karakterize olurlar, buradan hareketle öfkenin de kişisel olduğunu anlamaktayız. Fakat toplumda ortaya çıkmış sorunlara ilişkin öfke genel bir tepkidir ve kültürlere göre değişkenlik gösterir. Öfke bir toplumda değerler üzerinden infial yaratacak derecede tepkisel sonuçlar doğururken, diğer bir toplumda aynı sorunlar tepkisellikte üretebilir. O halde öfke toplumdan topluma farklılıklar gösterir ve toplumsal algının yarattığı değerlerle doğru orantılıdır diyebiliriz. Siyaset bilimi alanında pragmatik ögeler de oluşturduğu su götürmez bir gerçektir ve öfke ile gerekirse kitlesel toplumlar yönetilebilir…

Şimdi yukarı çıkıp yukardan aşağı kendi yazımı okuduğumda bu bana neyi öğretiyor? Bu yazıdan ne anlamalıyım? Okuyanlar ne anlamalı? Açıkçası kendi adıma bunu yorumlamam gerekirse öncelikle kendime şunu sorardım. Çevremde gördüğüm tüm gürültü patırtıya rağmen kendimi nerede görüyorum? Olaylar karşısında sürekli şikayet mi ediyorum yoksa sakin kalıp olanı biteni görebiliyor muyum? Bu kadar yükselmiş öfkeye benim tepkim ne olurdu? Ben gerçekten kendimi geliştirmek istiyor muyum? Hayatımda gelişim diye tabir ettiğim alanlar nedir? Hepimizde var olan öfke parçam bana ne demek istiyor? İşte bu öğrenmenin temel yapısını oluşturur ve sizi bir adım öne taşır. Benim yazım önemli değil, size ne kattığı sizi nereye yönlendirdiği önemli benim için…Bir insanda yaratabilecek küçücük bir faydanın değeri biçilemez…

Öfke hayatımızın her evresinde olduğu gibi her alanımızda mevcut, önemli olan bu dili nasıl geliştirdiğimiz. Tıpkı bir dil öğrenir gibi duygumuzu, bu parçamızı da öğrenmemiz mümkün. Belki bu dili biliyoruz belki çok yabancıyız, belki de özenle baştan dizayn etmek gerekli, bunu sadece kendimiz bilebiliriz, fakat bu dilin bize sağlayacağı çok getiriler var, kendimize özgü öfke dili öğrenilebilirse çizdiği rota daha güvenilir olacaktır…

Her şeyden önce kendimizi tanıyalım ve kendimizi sevelim…

Descartes der ki; Öfke insanı atılgan kılsa bile gücünü, insanın kendisini sevmesinden alır…

Işığın izinde sevgiyle kalın…