Dünyada Ramazan ayının son Cuması Kudüs Günü olarak kutlanıyor. Türkiye’de Kudüs Günü kapsamındaki ilk etkinlik Sakarya’da, İkra İlim ve Kültür Merkezi tarafından gerçekleştirildi.

Sakaryalıların yoğun katılım gösterdiği program, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından Muhammed Ali Cumhur basın açıklaması gerçekleştirdi. Cumhur, İsrail’de yaşanan karışıklıklara ve ABD’nin hükümran olduğu tek kutuplu dünya düzeninin sarsılmasına parmak basarak Amerika ve İsrail’in kan kaybettiğini belirtti.

Ak Parti Hükümeti’nin İsrail’le normalleşme adımlarının Siyonist terör rejiminin meşrulaştırılmasına hizmet ettiğini belirten Cumhur, ‘Acilen NATO’dan bağımsız bir siyaset için harekete geçilmeli, ABD ve Avrupa ile ilişkileri yumuşatmak adına İsrail’le normalleşilmesi günahından tevbe edilmelidir. İktidar da muhalefet de bağımsız siyaset noktasında sınıfta kalmıştır. Finlandiya’nın NATO üyeliğine Finlandiya Meclisi’nde 8 ret çıkarken, TBMM’de bir tane bile ret çıkmamıştır. Solcusu, milliyetçisi muhafazakarı, Kemalisti ile bütün meclis NATO’ya “evet” demiştir” dedi.

İsrail’in anladığı dilin silahlı mücadele olduğunu kaydeden Cumhur, “Filistin’de denklem değişiyor. Filistin füzeleri demir kubbeye rağmen Tel Aviv’e ulaşıyor. Siyonistler de işgal ettikleri topraklarda bundan böyle güven içinde yaşamayacaklarını anlıyorlar. Bütün şiddete rağmen, onca şehit ve yaralıya rağmen; Mescid-i Aksa’da on binlerce kişi saf tutuyor, binlerce kişi nöbet tutuyor. Hiçbir yılgınlık alameti yok. Aksine direniş her geçen gün güç kazanıyor” ifadelerini kullandı.

Cumhur, Amerikan ve İsrail menşeli ürünleri boykot çağrısı yaparak, Türkiye, İran, Pakistan gibi ülkelerin ileri düzeydeki silah güçlerini Filistin direnişine aktarmasının hayati önemde olduğunu dile getirdi.

Muhammed Ali Cumhur’un okuduğu basın açıklamasının ardından Salih Çukur Sakaryalılara dua yaptırdı. Helva dağıtımı ile program sona erdi.

Basın açıklamasının tamamı şöyle:

KUDÜS MUTLAKA ÖZGÜRLEŞECEKTİR!

Bugün günlerden Kudüs…

Ramazan’ın son Cumasına girdiğimiz şu saatlerde Kudüs Günü’nü anmak için burada toplandık.

Rahmetli İmam Humeyni’nin bizlere miras olarak bıraktığı Kudüs Günü’nü her yıl Ramazan’ın son Cumasında ihya ediyoruz.

Rabbimize Kudüs özgürleşip, Siyonist İsrail ortadan kaldırılıncaya kadar mücadelemize devam edeceğimize dair verdiğimiz sözü bir kez daha haykırmak için bir araya geldik.

Özgür Kudüs için, Filistin halkıyla dayanışma için, İslam ümmetinin izzeti için bugün Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde Müslüman ve mazlum halklar bir kez daha ayağa kalkarak Siyonist rejime ve doğal müttefiki büyük şeytan Amerika’ya karşı verdikleri mücadelede kararlılıklarını yineliyorlar.

Kudüs ve Filistin toprakları zorlu bir imtihan vermeye devam ediyor.

Ramazan’dan önce Nablus’da, Cenin’de, El-Halil’de onlarca şehit verdik. Siyonist rejim Batı Şeria’daki direnişi kırmak için katliamlarına devam ediyor.

Ramazan ile birlikte Siyonistlerin askeri ile, sivili ile Mescid-i Aksa’ya dönük operasyonlarına şahit olduk. Kutsal mescidimiz Siyonist askerlerin postalları ile kirletildi, yüzlerce Filistinli Müslüman göz altına alındı.

Siyonistlerin olanca zulmüne karşı Türkiye’nin içinde bulunduğu bazı İslam ülkeleri İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamaya devam ediyor. Bir yanda İsrail zulmünü lanetleyen, diğer yandan İsrail ile normalleşmek gibi bir ihanetin içinde olan hükümetler ümmetin en büyük sorunu…

Buradan iktidara sesleniyoruz:

Normalleşme ile Siyonist canavarın daha da azgınlaşmasına vesile oluyorsunuz.

Normalleşme ile Siyonist lobileri memnun ederek Amerika ve Avrupa ile yumuşama sağlayabileceğinizi zannediyorsunuz. Diğer bir deyişle Şeytan’la iş tutarak felaha ereceğinizi düşünüyorsunuz. Büyük bir yanlışın içinde olduğunuz gibi, büyük bir vebalin de içindesiniz.

Normalleşme adımları tek taraflı olarak sadece İsrail’in meşrulaştırılmasına, dolayısıyla İsrail’e dönük boykotun ve direnişin kırılmasına hizmet ediyor.

İktidar mensupları şunu iyice idrak etmelidir: Siyonist İsrail’le normalleşme demek; Filistin halkı başta olmak üzere tüm Müslümanlara, tüm dünya mazlumlarına ihanet etmek demektir.

Diğer taraftan Filistin meselesinin karşı tarafında sadece Siyonist İsrail değil, aynı zamanda Amerika ve Avrupa’nın olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla İsrail ile hesaplaşmanın, Amerika ve Avrupa ile hesaplaşmak anlamına geldiğinin farkında olmalıyız.

Türkiye’deki bütün darbelerin arkasında olduğunu bildiğimiz, ülkemize ve bölgemize dönük bütün oyunların planlayıcısı olduğuna emin olduğumuz, tüm küresel ifsadın, küresel kaosun baş aktörü olduğuna şahit olduğumuz NATO’ya karşı iktidarı ve muhalefeti ile net bir duruş sergilenmediği gibi, teslimiyetin artarak devam edeceğinin sinyallerini alıyoruz.

NATO’nun Türkiye’yi de gelecekte rahatsız edecek tarzda doğuya doğru genişleme planının bir parçası olan Finlandiya’nın NATO’ya girişi için Finlandiya meclisinde yapılan oylamada 8 ret çıkarken, Türkiye meclisindeki oylamada bir tane dahi ret oyu çıkmadı. Solcusu, milliyetçisi, muhafazakarı, Kemalisti ile NATO’ya karşı tavır alacak bir kişiyi dahi çıkaramayan bir meclis…

Halbuki hepimiz iyi biliyoruz ki; Siyonizm ile mücadele demek, Amerikan emperyalizmi ve onun güvenlik örgütü olan NATO ile mücadele demektir.

Kudüs ümmetin önündeki en merkezi, en hayati sorundur. Kudüs özgürleşmediği sürece İslam coğrafyasında huzur tesis edilemeyecektir.

Kudüs'ün özgürleşmesi; siyonizmin ve emperyalizmin İslam coğrafyasına dönük hain emellerinin bertaraf edilmesi, bir diğer deyişle ümmetin özgürleşmesi demektir.

Kudüs, bize izzetin teslimiyette değil direnişte olduğunu ispatlamıştır. Direniş ise özgürlüğün kafesleri genişletmek değil parçalamak olduğunu öğretmiştir. O halde Kudüs'e sahip çıkmak, böyle bir direniş bilincini diri tutmaktır.

Bugün, Filistin davasından söz edebiliyorsak bunu tankların karşısında elinde taşlarla direnen Filistinli gençlere, siyonistlerin ağır silahlarına, uçaklarına rağmen bulunduğu mevzileri terk etmeyen Filistinli mücahitlere, şehadeti şiar edinmiş tüm Filistin halkının direnişine borçluyuz.

Kudüs Günü’nü ihya ettiğimiz bugün yaklaşmakta olan bir dönüm noktasının heyecanını taşıyoruz.

Kudüs’ün özgürleşmesi için geri sayımın başladığına inanıyoruz.

Çünkü artık mızrak çuvala sığmıyor. Siyonist İsrail kendi halkına söz dinletemiyor, iç karışıklıkları engelleyemiyor. Binlerce Yahudi İsrail’den göç ediyor. Diğer taraftan Amerika sürekli güç kaybediyor. Dünyanın çok kutuplu yeni bir sürece doğru hızla yol aldığını gözlemliyoruz.

Çünkü artık görüyoruz ki; Filistin’de denklem değişiyor. Filistin füzeleri demir kubbeye rağmen Tel Aviv’e ulaşıyor. Siyonistler de işgal ettikleri topraklarda bundan böyle güven içinde yaşamayacaklarını anlıyorlar.

Çünkü artık görüyoruz ki; bütün şiddete rağmen, onca şehit ve yaralıya rağmen; Mescid-i Aksa’da on binlerce kişi saf tutuyor, binlerce kişi nöbet tutuyor. Hiçbir yılgınlık alameti yok. Aksine direniş her geçen gün güç kazanıyor.

Çünkü artık görüyoruz ki; Amerika, İsrail ve batılı müttefiklerine karşı direniş örgütleri Hamas’a, İslami Cihad’a ve Hizbullah’a verilen destek günden güne büyüyor. Dünyanın bütün mazlum halkları Filistin direnişine gıpta ile bakıyor. Her milletten, her dinden, her dilden, her coğrafyadan vicdanlı insanlar Filistin’in boyun eğmeyen duruşuna, vazgeçmeyen direnişine saygı duyuyor.

Artık sözün bittiği yerdeyiz. Kınamalarla çözümün gelmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Barış ve müzakere gibi yalanlarla geçirecek vaktimiz yok. Çözümün sadece ve sadece direnişle, silahlı mücadele ile sağlanacağının farkındayız. İsrail’in anlayacağı tek dil güçtür, silahlı mücadeledir.

Siyonizm ve emperyalizmle hesaplaşma adına Türkiye ve diğer Müslüman ülkelere düşen sorumluluklar ne olmalıdır sorusunu açık ve net olarak konuşmalıyız.

Öncelikle İsrail ile normalleşme girişimine ve Türkiye’yi Atlantik eksenine mahkum etmeye çalışan Amerikan oyununa karşı tavır alınmalıdır. Türkiye’nin tam bağımsız bir çizgide yer alması tüm İslam ümmeti için kritik bir öneme haizdir.

Diğer önemli bir sorumluluk, Türkiye ve İran’ın stratejik işbirliği ile Amerika’nın Irak ve Suriye’den tamamen çıkarılmasıdır. Bağımsız Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den oluşacak yeni bir ittifakın Siyonist İsrail’in kabusu olacağı açıktır. Türkiye ile Suriye arasında Rusya ve İran’ın arabuluculuğu üzerinden başlayan görüşmeleri destekliyoruz.

Diğer önemli bir sorumluluk ise, Filistin örgütlerine acilen silah ve para yardımı yapılmasıdır.

Türkiye, İran, Pakistan gibi ülkeler geliştirdikleri en ileri silahları Filistinli mücahitlere ulaştırmalıdır. Gelişmiş silahlara sahip Filistin direnişinin gücünün varacağı noktayı tahmin etmek zor değildir.

Ayrıca Filistin halkının ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla gerekli paranın temini için Türkiye ve İran’ın öncülüğünde tüm ümmet ayağa kaldırılabilir. Tıpkı ülkemizin Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi…

Bir diğer sorumluluk ise, çeşitli uluslararası platformlarda yapılacak diplomatik girişimlerdir. Öncelikle İslam coğrafyasında Filistin hassasiyetinin zirveye taşınması ve Amerika’nın karşı baskılarının ve oyunlarının bertaraf edilmesi noktasında Türkiye’ye büyük görev düşmektedir. Dünyada ise tüm duyarlı yönetimlerle ilişki kurularak uluslararası zeminde sorunun yüksek sesle gündeme getirilmesi, İsrail aleyhinde kararlar alınması ve kamuoyu oluşturulması sağlanabilir.

Artık Filistin için söylem değil, eylem zamanıdır.

Halkımıza, bizlere düşen görevler vardır:

Amerika ve İsrail menşeli tüm ürünleri, kurum ve kuruluşları boykot edelim!

Ülkemizde İsrail ile normalleşmenin propagandasını yapan batı yanlısı, batıya yalakalıkta ön safta yer alan  yazar/siyasetçi/akademisyen/sermayedar tüm gafilleri halkın vicdanında mahkum edecek şekilde deşifre edelim!

İsrail ile tüm askeri, ekonomik ve siyasi ilişkilerin kesilmesi için hükümete karşı sesimizi yükseltelim!

Tüm maddi ve manevi imkanlarımızı Filistinli kardeşlerimize yardım için seferber edelim!

Mezhebi ve etnik ayrışmaya karşı, bu ayrışmayı tetikleyenlere karşı tavrımızı koyalım. İslam coğrafyasındaki birliğin ne denli önemli olduğunun farkında olarak mezhepçi ve kavmiyetçi eğilimleri lanetleyip mahkum edelim.

Gün; emperyalizme ve siyonizme karşı tüm farklılıklarımızla beraber birlik olma ve mazlumların yanında saf tutma günüdür.

Gün; ABD üslerinin, İsrail elçiliklerinin kapısına kilit vurma, NATO ile tüm ilişkileri kesme günüdür.

Gün; Mavi Marmara’nın onurunu savunmak için harekete geçme günüdür.

Gün; Sünni, Şii, Selefi tüm ümmetin Amerika ve İsrail’e karşı birleşme günüdür.

Gün; Türk, Kürt, Arap, Acem tüm Müslüman halkların ümmet ekseninde bir araya gelme günüdür.

Gün; Filistin direnişinin yanında saf tutma günüdür.

Gün; İslam Birliği’ne giden yolun önündeki bariyerleri kırıp vahdeti sağlama günüdür.

Şehitlerimiz bu davanın sönmeyen meşaleleridir. Şeyh Ahmed Yasin’e, Fethi Şikaki’ye, Abbas Musavi’ye, İmad Muğniye’ye, Abdulaziz Rantisi’ye, Furkan Doğan’a ve adını tek tek zikredemediğimiz tüm şehitlerimize selam olsun.

Bizler; şehitlerimizin çizdikleri rotayı sebatla takip edeceğimize, bedeli ne olursa olsun onların izinden ayrılmayacağımıza ve onlardan devraldığımız sancağı kanımızın son damlasına kadar dalgalandıracağımıza and içiyoruz.

Bizler; Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın özgürleşmesi yolunda canımızla ve malımızla her türlü fedakarlığa hazır olduğumuzu bir kez daha deklare ediyoruz.

Rabbimiz! Ayaklarımızı sabit kıl! Zillete düşmekten, bozgunculardan aman dilemekten bizi muhafaza eyle! İzzeti kuşanıp sırat-ı müstakim üzere olmayı bize nasip eyle! Mübarek kıldığın Aksa’da namazlarımızı özgürce eda etmeyi, özgür bir Filistin’de, Kudüs’ün aydınlık şafağında buluşmayı bizlere nasip eyle!

Yaşasın Özgür Kudüs!

Yaşasın Filistin Direnişi!

Yaşasın Dünya Mazlumlarının Dayanışması!