Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde (SUBÜ) KPSS’den yalnızca 52 puan alan bir adayın kamuya memur olarak atanması kamuoyunda büyük tepkilere neden olurken, Sakarya Üniversitesi Dayanışması konuyla ilgili basın açıklaması yaptı.

Yapılan açıklamada şu ifadeler yer verildi:

"Okuduğumuz isimler yalnızca birer isimden ibaret değildir. Bu kişiler, AKP’nin çürümüş ve yozlaşmış sisteminin yalnızlığa, umutsuzluğa ve en sonunda da ölüme sürüklediği gençlerin isimleridir. Bu basın bildirisinde her birinin hikâyesine ayrı ayrı değinmeyeceğiz zira konuşacaklarımız hepimizin hikâyesidir.

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan ve X platformunda Alp Kılınç tarafından duyurulan bir haber, Türkiye’de uzun süredir sistematik hale gelen bir sorunu yeniden gün yüzüne çıkardı. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörü Mehmet Sarıbıyık’ın, KPSS’den yalnızca 52 puan alabilmiş olan yeğeni Rabia Sarıbıyık’ı üniversiteye memur olarak ataması yalnızca bir atama skandalı değil, çok daha derin bir toplumsal meselenin ifadesidir.

Bu olay, Türkiye’de özellikle son 20 yılda adeta kurumsallaşmış hale gelen torpil ve nepotizmin (akraba kayırmacılığı) yeni bir örneğidir. Ancak bu örnek ne ilktir ne de son olacaktır. Üniversitelerden belediyelere, kamu kurumlarından özel sektöre kadar her alanda artık liyakatin değil, tanıdığın; emeğin değil, ilişkilerin belirleyici olduğu bir düzen hâkim durumda. Bu düzen yalnızca bireysel adaletsizlikler üretmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumsal çürümeyi, kurumsal erozyonu ve geleceğe dair umudun yok oluşunu da beraberinde getiriyor. Ayrıca biliyoruz ki, bu skandallar ne kadar gündeme gelirse gelsin, gerekli hukuki adımlar atılmadıkça, bu adaletsizlikleri işlemeye cesaret eden nice kişi var olmaya devam edecektir.

Liyakat, bir toplumun gelişmesinde ve kurumların sağlıklı işlemesinde vazgeçilmez bir ilkedir. Hak edene hak ettiği görevi vermek, yalnızca bireysel başarıyı ödüllendirmek değil; toplumsal güvenin ve adaletin de temel taşıdır. Ancak ne yazık ki AKP iktidarı boyunca, özellikle kamu atamalarında, liyakat ilkesi sistematik bir biçimde ihlal edilmiştir.

Kamu görevlerine getirilen kişilerde aranan temel yeterlilik artık mesleki ehliyet değil, siyasi sadakat ya da kişisel yakınlık olmuştur. Bu durum yalnızca bir kamu görevlisini değil, onun hizmet ettiği kurumu ve dolayısıyla kamu hizmetini de niteliksizleştirmektedir. Çünkü işe alınan kişinin niteliği, hizmetin niteliğini doğrudan belirler. Üniversite gibi bilimsel yeterlilik ve entelektüel dürüstlük temeli üzerine kurulu olması gereken bir kurumda dahi bu tür atamaların yapılması, akademinin inandırıcılığını ve güvenilirliğini yerle bir etmektedir. Bu, çürümüş ve yozlaşmış bir siyasal yapının açık göstergesidir.

Fırsat eşitliği, bir demokrasinin işleyişinin temel meşruiyet dayanaklarından biridir. Ancak bu ilke, yalnızca herkesin okullara ve sınavlara katılmasına izin vermekle değil, bütün bu sürecin eşit koşullarda işlemesiyle anlam kazanır. Eğer bu süreçte bazıları yarışa önde başlıyorsa, daha iyi okul fırsatlarına sahip oluyor ya da sınavlarda kolaylık elde ediyorlarsa, burada adaletsizlik ve ilkesizlik söz konusudur.

Son zamanlarda gündeme gelen diploma ve sınav skandalları bize göstermiştir ki, eğer AKP iktidarına yakınsanız, bir vekilin yeğeniyseniz ya da “doğru” kişilerin tanıdığıysanız, bu yarışa önde başlamak ve önde bitirmek sizin için kaçınılmazdır. Türkiye’de özellikle gençler arasında giderek yayılan derin umutsuzluğun temelinde işte bu kayırmacılık yatmaktadır. Her yıl KPSS, ALES, YDS gibi sınavlara büyük emekler harcayarak hazırlanan, uykusuz geceler geçiren, hayatını bu sınavlara göre şekillendiren yüz binlerce genç; torpil mekanizması yüzünden yalnızca haklarının değil, hayallerinin ve geleceklerinin de gasp edildiğini hissetmektedir.

Bu noktada gençlerin umutsuzluğu artık Türkiye’nin öncelikli gündemlerinden biri olmalıdır.

Umut etmek, geleceği tahayyül etmekle; yani henüz var olmayanı mümkün kılmakla ilgilidir. Ancak umut, yalnızca düş kurmakla değil, bu düşü gerçekleştirmek için emek vermekle ve adil bir toplumsal düzen kurma çabasıyla anlam kazanır.

Semt pazarlarında POS cihazı zorunluluğuna yalanlama
Semt pazarlarında POS cihazı zorunluluğuna yalanlama
İçeriği Görüntüle

Ne var ki, bugün Türkiye’deki genç kuşak, umut duygusunu giderek yitirmektedir. Bunun sebebi yalnızca ekonomik zorluklar değildir; aynı zamanda ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, önceden belirlenmiş bir kaderin dışına çıkamayacaklarına dair güçlü bir inançsızlık ve kırılmadır. Rabia Sarıbıyık örneği, bu kırılmayı derinleştiren onlarca örnekten yalnızca biridir. Gençler artık sınavlara hazırlanmıyor; çünkü bu sınavların kazananlarının önceden belli olduğuna inanıyorlar. Gelecek inşa etmiyorlar; çünkü o gelecekte kendilerine yer olmayacağını hissediyorlar.

Biz, Türkiye’nin gençleri olarak bu tabloyu kabullenmiyoruz. Emeklerimizin yok sayılmasını, liyakatin hiçe sayılmasını ve hayallerimizin torpile kurban edilmesini kabul etmiyoruz. Umut etmeyi sürdürebilmek, çalışmanın ve emeğin bir anlamı olduğunu düşünebilmek için bu düzende radikal bir değişimin gerektiğinin farkındayız.

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde yaşanan bu son atama, yalnızca bir kişinin değil; bir zihniyetin ürünüdür. Ancak bizler bu zihniyeti kabul etmeyeceğiz. Rektör Mehmet Sarıbıyık’ın derhal istifa etmesi ve bu atamanın iptal edilmesi, hem hukuki hem de ahlaki bir zorunluluktur. Bu çağrımız yalnızca bu olayla sınırlı değildir; tüm üniversitelerde, kamu kurumlarında, belediyelerde ve özel sektörde liyakatin, fırsat eşitliğinin ve tarafsızlığın yeniden hâkim olması yönündeki çağrımızdır.

Bizler yalnızca hakkımız olanı değil, aynı zamanda bu ülkenin geleceğini talep ediyoruz. Çünkü umut, her şeye rağmen direnmektir. Çünkü adalet, ancak herkes için varsa gerçektir. Ve çünkü liyakat, bir toplumun kendine duyduğu saygının en temel göstergesidir."