Uzun bir süre zarfında oluşturduğumuz toplumsal yaşantılarımız, sosyal davranışlarımız, bir anda, 3 - 4 ay gibi bir süre içerisinde ortaya çıkan bir virüs belası yüzünden yer ile yeksan oldu... Oluşan bu yeni atmosfer, tabiki, toplum olarak alışık olduğumuz bir yaşam değildi elbet...

Arkadaşlarımızla yaptığımız futbol maçlarının iptal edilmesi, her zaman gittiğimiz kahvehanenin, eğlenmek için gittiğimiz kulüplerin, dini vecibeleri yerine getirmek için gittiğimiz mekanların, hepsinin bir anda kapatılması; bir araya gelince aradaki mesafeyi korumak için zorlanmamız, ister istemez yaşam tarzımızı darmadağın etmiştir... Hele ki; her zaman buluştuğumuz arkadaşlarımızla, dostlarımızla, daha ne kadar süreceği belli olmayan evde kalma süresi sebebiyle görüşemeyecek olmamız, haliyle, bünyemizi bozdu... İçine girmeye zorlandığımız yaşam şekli, pek de alışık olmadığımız bir durumdu... Evde vakit geçirmek, hem de tam gün... Zorlanmamızdaki temel neden buydu...

Evde geçirilen süreyi de göz önünde bulundurursak, normal zamanlarda, işe gitmemiz, işten çıkışta bir kaç yere uğramak falan derken, aslında, uyku haricinde çok da fazla bir vakit geçirmiyorduk evimizde...
Daralmamızın da bir sebebi bu olsa gerek...

Ama; şimdi, işler değişti... Zor oyunu bozarmış... Dünyayı kasıp kavuran salgın, bir çoğumuzun yaşam standartlarını, malesef değiştirecek... Alışkanlıklarımız, zevklerimiz, en azından bir süreliğine rafa kalkacak... Kalkmalı da...

Bu dönemde, sahip olduğumuz bütün kültürel değerler, tekrar sorgulanacak ve haliyle, kim bilir belki de, yeni davranış kalıplarımız ortaya çıkacaktır... 

Mademki evdeyiz... O zaman, sabırla, bir yerlerden başlamalı... Krizi fırsata çevirmeliyiz... Bu süreçte; tefekkür edebilmeli, hayatı sorgulayabilmeli, para kazanma ve servet hırsının, gözümüzü bürümüş olduğunu hissetmeliyiz... Bizi biz yapan değerleri düşünmeli, nerden gelip nereye gittiğimizi sorgulayabilmeliyiz...
Peygamber efendimizin ve sahabenin, toplumsal hayatı nasıl yaşadıklarını, ravilerden, tefsirlerden, okuyarak öğrenmeliyiz...

Yine bu dönemde; evimizde kalıp dışarı çıkmayarak, kendimize olduğu kadar, başkalarına da faydalı olduğumuzu hissetmeli, vatanımızın ve milletimizin ne kadar değerli olduğunu kavramalıyız... Benim de, insanlığa nasıl bir katkım olabilir diyerek tefekkür edebilmeliyiz... Bu dönemde, aile fertlerimizle görüşemiyorsak ve sadece telefon üzerinden sesli ya da görüntülü olarak iletişim kurabiliyorsak, 'Bunda da vardır bir hayır' diyerek, ailenin, komşunun, eşin, dostun önemini anlayabilmeliyiz...

Çevremizde gördüğümüz bir diğer husus da şudur ki; Koronavirüs salgınına yakalanmış olmak cüzzamlı olmakla eş değer gibi görünmekte... Günlerin ilerleyişi ile hasta vaka artışı arasındaki korelasyon ilişkisi göz önünde bulundurulursa, önümüzdeki süreçte salgının epey bir insanda olabileceğini tahmin etmek zor değil... Bu nedenle, bir insanın, bu hastalığa, ne kadar dikkat ederse etsin yakalanabileceği bilinmelidir... O kişiyi ve ailesini toplumdan tecrit etmemeli... Kesinlikle, uygulanması istenen sağlık tedbirlerine de, her zamanki gibi riayet etmeliyiz...

Hastalığın dünyadaki yayılış şekline bakılırsa; bazı insanların bilinçsiz hareket ve davranışları sebebiyle, yaklaşmakta olan tehlikenin ne kadar büyük olduğunu göremediklerini ve hızlıca bulaştığı için, çabuk hareket edilmezse, ülkelerce, ciddi manada kayıplar verilebileceğini söyleyebiliriz...

Ülke olarak, bu üzüntü verici duruma gelmemek için, bizlere de sorumluluklar düşmektedir... Her olaydan da, çıkarılabilecek bir ders olduğunu unutmamalıyız...

#EvdeKalTürkiye...