Meral Asya Durmaz yazdı...

meral_003

Psikoloji der ki :

Hem olumlu hem de olumsuz yönetebilmelidir duyguları güçlü bir insan iç benliğine zarar verir sadece gizlemek acıyı…

Gizli dayatmalar olduğu sürece ilişkide iki kişinin de birbirlerine mümkün değildir sevgi, yakınlık hissetmesi…

Dürüst bir şekilde karşıdaki kişiye kendilerini ifade etmesi ve ona kendisini açması olacaktır…

Dürüst bir şekilde olmazsanız yan yana dahi olsanız birbirinizden uzak olmanız kaçınılmazdır…


***

Sana sirayet edecektir kiminle oturup kalkarsan onun sıfatı…

Bundan haberin olmaz senin…

Ya bir çok günahın tohumunu alırsın…

Ya da içindeki enerjinin ışığını…

Hayatı yaşayış şeklin ilişkili algı düzeyinle…

Ya dingin bir şekilde ya da savrularak yaşarsın …

Ayrıntıları kişinin farkındalığının derinliğine göre değişir…

Öncelikle görme gücünü oluşturmalısın…

Evrimleşmeli algı boyutun, tekamül etmeli…

Zihnin ikilik içinde kalır diğer türlü ömür boyu…


***

Kişi nasıl düşünüyorsa öyle hissediyor…

Düşündüğü kişide onunla aynıymış gibi…

Ne kadar dengede de tutmaya çalışılsa bu olmaz…

Her şey denge ancak…

Kendi zihni doğruysa…

Egonu tatmin edeceksin diye…

Sahtelikle uğraşarak kendini yorma…


***

Kişiye göre değişiyor ilişki yaşama şekli…

Kimisi sürekli beraber vakit geçireceği hep birlikte olacağı planlar yaptığı…

Özgür kalarak kimisi serbest bırakarak karşısındakini yaşadığı…

Kimisi sürekli kıskandırmaya nispet yapmaya çalıştığı ilişkiyi…

“doğru ilişki” olarak nitelendiriyor…

En uygun şekilde sizin için kanalize edilmelidir…

O zaman iyileşebilir ve üstesinden gelebilirsiniz

Ve ekler;

Tekrar tekrar duyduğunda bir şeyi beyniniz…

İnanmaya başlar doğru olduğuna bir şeyin…

“Yanıltıcı gerçek etkisi”

denir buna…


***

Neyle beslediğinize beyninizi dikkat edin…

Mayınlar, dikenler ve ateşlerle dolu trajik bir yaşam yolculuğu…

Manipülasyon ve kaderin alay etme konusunda ustalaştığı yine de umutların kaldığı bizdeki yolculuk…

Anlam arar bir insan…

Şeref yanılsaması gibi egosunu süsleyen…

İhtişamın kendini kandırması gibi menisini süsleyen…

Ve bu neslin entelektüel sığlığından…

Sahte boya ve parlaklık arayışını tatmin etmek için makyaj masasına taşıyanlar…


***

En yoğun olduğu övünmenin boş başarıların ve sahte şampiyonlukların pazarlandığı yer…

(Biyografi)

David Hume biyografisini yazmayı reddetmiş (bir insanın kibirli olmadan kendinden bahsetmesi çok zordur! demiş ve ısrardan sonra söylenenleri yapılanları anlattığı kısa bir yazıyla yetinmiştir…


***

Sylvia Plath,

“Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum.”demiş

Gece yarısı garip ve güzel…

Ağrı, özlem kutsal ateşten…

Kayıp bir dilin anıları…

Dumanla biten, Ateşle başlayan kelimeler…

Alacakaranlık içinde…

Ruhun ve müziğin simyası..!

Yankı gibi…

Hissedilenlerin…

Kalple ve duyulduğunda…

Faydası kelimelerin…

Kim yağmuru hisseder…

Okunduğunda?

***

Fısıldadığı yerde müziğin,

Unutan kendi yarasını…

Başkalarının yaralarını sarar gibi…

Ne kadar süremiz var…

İyiymiş gibi davranmak için?

Bu kaosun içinde güzellik var…

Umduğum bilgelik…iki dünyanın da uygulayacağını…

Doğaüstü”Albert Einstein’in şöyle diyor dudaklarında:

“Ben dünyanın en Zeki insanı değilim.Sadece kimsenin benim yerime düşünmesine izin vermiyorum.”

Yıkanılmaz aynı nehirde iki kere,”filozofun en düşkün olduğu şeydir Merak

Çünkü Felsefenin bir başlangıcı yoktur bundan başka.”

“Beni mahveden şey;bana yalan söylemiş olmaları değil, söyledikleri şeylerden kendilerinin mahsur kalmaları.! Oysa  ben bu sırrın sahibiyim.”

***

Ne ise olmayı reddeden insan yaratıktır çünkü…

Yok edicidir ve Yıkıcıdır bazen Gerçekler…!!!

Mükemmel fotoğrafların değil…

Mükemmel anların peşindeyim…

Bir hediye gibi açılmamış…

Beni sarar ilham perisi…

Mavinin maviye gelişi çırpınarak kumlarla raks edercesine…

Önemli bir üyesi değilim kalabalığın…

Her şey kıymetli özüme düşen…

Ender ve mükemmeldir…

***

Oynayan çocuklarca dans eden dalgalar…

Günbatımı kumsalındaki suyun sesini dinlemeyi seviyorum…

Eksik uğultusu belirgin bir nadirliğin…

Zerafetini hatırlıyorsam nasıl göründüğümün bir önemi var mı?

Felsefe ve Edebiyat insan sırlarının kutusudur…

Kalabalığı seçmez gerçek kendini ortaya çıkarmak istediğinde kitlelere gitmez,

Tam tersine,

Hakikat akıllıdır sahibini seçer, hor görenlerin eline düşmeyi kabul etmez…


***

Kalpler buluştuğunda…

Çalan müziğin sesi gibi kalp atışı…

Can atıyor düşünceleri duyulmak için…

Yıldızlar parıldadığında…

Kehaneti gibi tüm kıyamet rüyalarının…

Tek renkte olan…

Kalbin sihri gibi…

Sadece ışık eklersin kendine …

***

Bedenlerini görürseniz insanların sadece…

Bedenlerini beğenirsiniz…

Keresteymiş gibi sanki…

“SÖYLEDİKLERİNİ DİNLEYİN”

Neden yazıyoruz…

Soymak için ruhumuzu…

Parfümlemek  için hayatımızı yeniden…

Özgürleştirmek için sessiz çığlıkları…

Yorgun omuzları…

***

İnsanın sahte olmamasıdır…

Yaratıcılık…

Mutlu üzgün de bir şeydir…

Çoğu yazar, bir kitap veya bir makale yazdıktan yayınladıktan sonra ünlü olacağını düşünür…

Bir yazar için daha tehlikeli bir şey yoktur bu illüzyondan…

Bir zanaattır yazmak…

Giden bir yol değildir şöhrete…

Yazıyor şairler…

Dokunuyor dokunmadan…

Okşuyor ruhları…

Hayat vermek gibi bir şeye…

Harika bir şey bu…

Acıyı paylaşmak sevgiyi paylaşmak…

Hayat…


***

Prestije, zenginliğe, sağlığa, mutluluğa, güzelliğe imrenilir de

Nadiren imrenmek şaşırtıcıdır…

Erdeme…

Gizemlerini yaratır cevapların çeliştiği, derin çelişki bu dünyadaki…

Karmaşık ve en büyük ikilem insanın karşılaştığı:

Bir bedeli vardır her şeyin…

Bedeli unutmak öğrenmenin…

Unutmanın bedeli kaybetmektir defalarca…

Buna laneti denir var oluşun!

***

Hayat bize başkalarına ve kendimize karşı…

Nezaketin asaletini öğrettiğinden…

Cehenneminden tüm dünyanın…

Nasıl kurtulacağımızı unuturuz…!

Öğrenmeliyiz unutmamak için…

O halde ve varolduğuna değil…

İnsanın düşünmek için,

Var olmak için düşündüğüne inanmadıkça olmayacak…


***

Kendi düşmanıdır insan…

Kalbine öğret…

Terbiye et kalbini…

En iyisi kendindedir insana bahşedilenin…

Güzel bir mizaç…

Temiz bir kalp…

Cömert bir karakter…

Zengin bir derinlik…

Açık bir görgü…

Nemli bir dil…

***

Ve;

Temel aksiyomları arasında;

VİCDAN KANUNDUR…

Kişisel olduğu için,Kişisel yazı Asildir…

Gönülden kalbe ulaşmak için yazmak bireyseldir Edebiyatta…

Katılımdır okumak, yazmak değil…

İsteği üzerine yazanlar kitlelerin satıcıdır bunlar…

Sahibi olmanın yazının…

Ruhunu taşımayan sahibinin elektronik kelimelerden öte gidemez…

Açık gökyüzü, sadelik, dürüstlük, sıradanlıkta bir sihir,

Nasıl sevdiğinle hatırlanmak, yapay değil…

Hayatın kalbi katılaştırmasına karşı…

Şehvetli bir aptallık her yerde…


***

Her yeni bir günde mutluluk sevinç Umut vardır “kuşlar uçar nefes dünyanın öbür ucu nefesse cennet sadece bir yerde cennettir ya cenneti yaşarsın ya kaybedersin cenneti kaybettin mi bütün cennetler ruhun olsa ne yazar demiş” şair…

Anlamlı ol…


***

“Woody Allen der ki;

“Havadan sudan konuşmayı sevmem yaşam ve ölüm hakkında uzun tartışmalar yapmayı… tercih ederim. Çekicilik ve zeka, atomlar ve galaksiler, çocukluk korkuları, yalanlar ve geceleri sizi endişelendiren şeyler…

Şu anda nasıl olduğumu öğrenmek isteyen biriyle konuşmak istemiyorum.”

O halde gerek yok her söze laf ile beyana,

bir kelam-ı kibar, bin söz eder söz’ün deminden anlayana ….


***

YAŞANINCA ANLAŞILACAK SÖZLE ANLAŞILMAYANLAR!

Her zaman yorucu olmaya çalışmak…

Aslında istediğiniz kadar olmadığınız biri gibi davranmaya çalışın…

Eninde sonunda insan özüne ve aslına dönüyor farkında olmadan…

İçten gelmeyen sonradan üzerine oturtmaya çalıştığın her şey emanet duruyor…

O yüzden;

Mevlana’nın da dediği gibi…

Ya olduğun gibi görün…

Ya göründüğün gibi ol…