Çağımızın teknolojik gelişmeleri ile birlikte paralel seyreden ve toplumda sosyolojik karşılık bulan bir olgudan bahsetmek istiyorum sizlere. Dünyada da etkisini bir hayli hissettiren, hatta toplumların ve toplumu oluşturan bireylerin değerlerini yitirmiş, insana dair her alanda birçok şeyin eskiden olduğu gibi hissedilmediği ve bununla ilintili olarak kıyaslamalar yapılan günümüzde; çoğunlukla değerlerin etkisinin yozlaştığını veya zaten var olmadığını, bir yanılsamadan ya da öğretiden kaynaklandığını, ayrıca bu bağlamda anlamını yitirdiğini düşündürten, yanı sıra boşlukta savrulmanın ve boşluk girdabında evrilmenin nedenidir nihilizm …

Yerleşmiş eski değerlerin kaybı öncelikle doğal olarak ahlaki kaosa yol açacaktır, anlamını kaybetmiş olması bir problem olarak tanımlanıyor olabilir. Fakat bir anlamda alacakaranlık kuşağının sizi sarmış gibi olması mutsuzluk kaynağı olarak algılanmazsa, büyük resmi görmek kolaylaşacaktır. Resmin bütününü görmek için dikkat yoğunluğunun anlamaya yönelik olması gerekir. Sorunları tekrar tekrar dile getirmek yerine çözümleri üretmek ya da bireysel sorun olarak görmeyip evrensel bir sorun olduğunu kavramak ve çağa uygun davranmak suretiyle, uygarlaşmış insanların ayrıcalığına ulaşarak hareket etmek tam da yerinde bir seviye olacaktır.

Nihilizmin etkilerini kaygan bir zemin üzerinde, en üst değerlerin değersizleştirilmesi anlamında bir hiçlik olarak tanımlayabiliriz; bu açıdan düşünüldüğünde, bunu kabul etmekte zorlanan kuşakların boşluk girdabı içinde savrulması, sitem etmesi, sızlanması beraberinde kültürel çözülmeye neden olmaktadır. Post-modern insan, geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Burada kargaşanın olması kaçınılmaz bir gerçektir. Çatışma gereklidir de, çünkü çözümler ancak çatışma sayesinde olağan durağanlığına erişebilir.

Toplum her bireyin kendisine atfedilen rolü mümkün olduğunca en iyi hali ile yerine getirmesini bekler ve bu doğru bir beklentidir de, fakat hal ve zaman nihilizmin hüküm sürdüğü çağda, öyle bir noktaya gelmiştir ki, birçok rolde girift bir duruma geçmiştir. Dolayısıyla bu komplike duruma bağlı olarak, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bireyler kendilerini amaçsız, endişeli ve en önemlisi de bir belirsizlik içinde hissediyor olmaları doğal kabul edilmekle birlikte, değerlerin içinin boşalmış olmasına bağlı gelişen, zamanın ruhunu idrak edememekten dolayı bir adım ötesinde, karamsar bir tablo ile sürekli şikayet etmektedirler.

Toplumu sürekli şikayet eden bir topluluk haline getirmek yerine, otoritelerin eğitim aracılığı ile bireysel olarak kişinin kendisine gerçekten samimi olmasına yardımcı olması, öz farkındalık ile hiçlik oluşumunun içinde, öz değerlerine ahlaki bağnazlık getirmeden, yani farklı olanları yargılamadan sahip çıkması, toplumun buna bağlı erozyonlara uğramış alanlarına, yeniden yapılanmaya giderek değer kazandırması, toplumun sakinliğini korumasında belirleyici olacaktır…

Sevgiyle Kalın…