Her bir alanda ölçüler olsa da bazen kantarın topuzu kaçar. Halk dilinde aşırıya kaçmak, ölçüsüz davranmak gibi anılan bir deyimdir; ‘’ Kantarın topuzunu kaçırmak ‘’ güzelde ifade edilmiştir.

Bazen bizler toplum içinde yaşayanlar olarak, yanlış ölçüleri yanlış ağırlıklarla ölçtüğümüzde, kantarın topuzunu kaçırıveriyoruz. Ahlaki değerleri tercihlerle ölçüyoruz mesela… Şunu anlayamıyoruz, değer başka bir şeydir, tercih ise bambaşka. Kendi değerimiz üzerinden tercih yaparız, bir başkasının tercihi üzerinden değer belirleyemeyiz…

Değerler hepimizin hayatlarına yön veren toplum içinde kabul görür normlara sahip uyumsal araçlardır. Her toplumun kendi değerleri ve bunlara ilişkin normları vardır. Yalnız bu normlar oluşurken elbette bazen beğenilmemiş, uygun görülmemiş, karşı gelinmiş, tartışılmış, onaylayanlar olmuş onaylamayanlar da…

Değişim insanların bireysel hayatlarında bile belirsizlik, kaos, korku yaratırken, bir toplumun değişimi de aynı şekilde hatta daha fazla zorlanmalar içerir. Alışılmışın dışına çıkmak, var olanın konfor dairesini terk etmek, bunları kendi vicdanının değerleri ile reddetmek, sadece kısmi olarak kalmayıp bazen toplumun genelini etkileyebiliyor. Eskiye bağlılık, yeniyi ürkütücü bulmak, kendi jenerasyonunun değerleri üzerinden genç nesilleri yargılamak ve bunlara bağlı olarak değişimi tamamen yok saymak, hedef almak, kendi kişisel yargısını inatla dikte etmek vb. gibi gerçeklerin sözde ahlak adı altında kamufle edilerek ifşa boyutunda saldırılara geçilmesi ile bunların hepsi zamanın ruhunu kesinlikle anlayamamaktan ve ahlakı kıyafetle ölçmekten kaynaklanıyor. İşte bunlar bir araya geldiğinde ölçü kaçıyor.

Ne tepeden tırnağa kapanmış olmak, ne de tepeden tırnağa açık olmak ahlakı belirleyebilir. Ahlak kıyafet ile ölçülmez, insanların tercihleri ile hiç ölçülmez. Bu yanlış ölçüyü yanlış kefeye koymaktan başka bir şey değildir. Ne ahlak, ne modernlik kılık kıyafet ile tartılabilir, bu olsa olsa ancak önyargı olabilir. Bu yanlış ölçü, kimilerinin çok hoşuna gidiyor çok keyif alıyor olabilirler bundan, bakış açılarının çarpıklığı kör zihinlerinin ürünü, kıskançlık gibi kötü bir duyguyu maskeliyor.

Herkes kendileri gibi olsun istiyorlar, hiçbir kimse onların değerlerinin dışına çıkmasın, onların doğruları bir doğru olsun. Seni benim tercihlerim şekillendirsin, sakın bunun dışına çıkayım deme yoksa seni kontrol edip ötekileştirir ve toplumda bu ahengi estiririm. Ama diğer taraftan ben herkesin hakkında ileri geri konuşur, birini diğerine düşürürüm, giderim yalan söylerim, dost gibi görünür arkasından işler çeviririm, duygularımı kontrol edemem, onu bunu taciz ederim çünkü öyle giyinmeyecekti, bunlar önemli değil yeter ki sen benim istediğim gibi ol! Öyle mi? Sizin gibi düşünenleri aslında en çok ne rahatsız ediyor biliyor musunuz? Yeni kuşakların her şeyin farkında olması, bu nedenle baskılamak istediğiniz değişim, isteseniz de istemeseniz de gerçekleşecek, değişiminde açıklık ya da kapalılıkla hiçbir ilgisi olmadığını iyice anlayın ve yeter ki rahat durun, kantarın topuzunu kaçırmayın…

Sevgiyle Kalın…