Ramazan aylarında tutulan oruçları açmak için kurulan iftar sofraları, pek çok yemek seçeneği ile donatılıyor. Sahurdan iftar vaktine kadar aç kalınan saatlerin ardından midenin adeta bayram ettiği iftar sofralarının vazgeçilmezleri arasında ise Osmanlı saray mutfağında da yeri olan güllaç yer alıyor. Osmanlı’dan günümüze taşınan bu lezzet ise hafifliği ve faydalarıyla dikkat çekiyor. Genelde ceviz, badem veya fındık ile yapılan sütlü tatlı, gün içinde kalsiyum, demir, fosfor, potasyum gibi minerallerin vücuda alınmasını, kalp ve damar hastalıklarından bağışıklığın güçlendirilmesine kadar birçok faydası bulunuyor. Sakarya’da tatlı dükkanı olan ve tezgahını güllaçla süsleyen Özcan Kocaman, tatlının yapımındaki püf noktalardan bahsetti.

“Zararı yoktur, faydası çoktur”

Güllacın hafif olması sebebi ile iftar sonrası daha fazla tercih edildiğini söyleyen Kocaman, “Ramazan ayının vazgeçilmez tatlısı olan güllacımız tezgahlarda yerini aldı. Sütümüz, manda sütü, cevizimiz köy cevizi, yufka çok önemli ve her yufkayla olan bir tatlı değil. Bu yufkamız biraz daha özeldir. Güllacın hazırlanması yaklaşık iki saat. Sofralara hazır olması ise dört saati buluyor. Manda sütümüzü ocağa koyduktan sonra şeker ilave yapıyoruz. Kaynadıktan sonra süt 15 dakika beklemesi gerekiyor. Serçe parmağımızı yakacak şekilde olacak. Sonra biz bunu her katına ıslatıp ve üzerine dökerek yapıyoruz. Arasına arzu eden fındık, fıstık, ceviz kullanabilir. Üzerine en güzel meyve olan çilek ve vazgeçilmezimiz antep fıstığı. Olmazsa olmazlarımızdandır. İsteyen, arzu eden elma, portakal, vişne veya kivi koyabilir. Herkesin arzusuna göre. Ramazan’a özel bir tatlı. Sütlü olduğu için çok hafif ve güzel. Lezzeti ve kıvamı iyi olduğu zaman herkesin hayır diyemeyeceği bir tatlıdır bu. Zararı yoktur, faydası çoktur. Ramazanda oruç tutan insanların kan şekeri düştüğü için iftardan sonra tercih edilen en hafif tatlı güllaç oluyor. Ve insanlar bunu çok tercih ediyor” dedi.