Bir önceki yazıda ifade ettiği üzere  Allah ayette وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ 
"O’na vesile arayın" dedikten sonra devamında vesilenin ne olacağının cevabını bizzat veriyor وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ yolunda gayret göstermek suretiyle.

vesile (Allaha yaklaşmak)iyi amellerle olur zira Allah öyle diyor, bunun başka izahı olamaz.
Tek vesile Kuran’dır, yani Kuranda geçenlerdir.
İslam uleması üç şeyle vesile olabileceğini söyler
1-Esma-i Hüsna ile  وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ ”Güzel isimler Allaha aittir, o isimlerle O’na dua edin…” (Araf 180)
2-İyi amellerle, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ “Ey güvenenler, sabır ve dayanışma, yardımlaşma ile Allahtan tardım talep edin” (Bakara 153)
3-Dua ile  قُلْ إِنَّمَآ أَدْعُوا۟ رَبِّى وَلَآ أُشْرِكُ بِهِۦٓ أَحَدًا “De ki: «Ben sırf Rabbime yalvarırım, O´na hiç kimseyi ortak koşmam.» /Cin 20
قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ ..
"Ey Resûlüm deki: Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin..."/ Furkan 77
 Vesile ile ilgili 2.ayet isra 56-57 قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه۪ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْو۪يلاً 
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ اِلٰى رَبِّهِمُ الْوَس۪يلَةَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُۜ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُوراً
“(Resûlüm!) De ki: Allah´ın peşisıra (ilâh olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler. Onların çağırdıkları kişiler bile Rab'lerine yaklaşmak için yol ararlar. O'nun rahmetini umar, cezasından korkarlar. Rabbinin cezası sakınılacak bir şeydir»

Araya şahıslar koyup Allaha ait vasıflarla onları vasıflandırmak Müslümanın işi olamaz.

Kulları aracı yapıp Allahtan onlar vasıtasıyla istiyorlar, şefaat edeceklerine inanıyorlar.

Vesile konusunda iki grup ipin ucunu kaçırmıştır, Tarikatlar ve Şia mensupları.

Bunlar vesile konusunda Nisa 64 ayetini istismar ederler:
 وَمَآ أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ جَآءُوكَ فَٱسْتَغْفَرُوا۟ ٱللَّهَ وَٱسْتَغْفَرَ لَهُمُ ٱلرَّسُولُ لَوَجَدُوا۟ ٱللَّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا
 “Biz her bir peygamberi, Allah’ın izniyle, ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine kötülük ettiklerinde sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileselerdi, peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, elbette Allah’ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı”.
Bir insanın başkasına dua etmesi  kadar normal bir şey olamaz. Bizler namazda ve haricinde ana babamıza dua ederiz, bunun hiçbir mahsuru yoktur.
Yusuf süresinde evlatları diyor ki 
قَالُوا يَٓا اَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَٓا اِنَّا كُنَّا خَاطِـ۪ٔينَ 
“Dediler ki Ey babamız, günahlarımız adına bizim için Allahtan af dile”
Özellikle Şianın istismar ettiği ayet : 
قُل لَّآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا ٱلْمَوَدَّةَ فِى ٱلْقُرْبَىٰ  “sizden yakınlıkta sevgiden başka bir karşılık istemem.» (Şûra Suresi 23)
“Sizden ben ecir olarak bir şey istemiyorum ancak Allaha yaklaştıracak şeylere ilgi duymanız hariç”
Şia bu ayeti tahrif ederek 
إِلَّا ٱلْمَوَدَّةَ فِى ٱلْقُرْبَىٰ İLLA MEVEDDETE FİL KURBA” ancak akrabama sevgi beslemenizi istiyorum sizden, yani ehli beytime iyi bakın.
İşte böyle bir tahrifat.
NESCU EL- BELAĞA, Şia ehlinin en çok güvenip okuduğu kitaptır, imam Alinin (r.a)hutbelerine nisbet edilir.
Orada İmam Ali için denir ki, İmam Ali bize vesile ve tevessül ile ilgili bize şunu öğretti:
Allah ile hiç kimse arasında soy ilişkisi yoktur,… buna rağmen Şia soy ilkişkisi kurarak bu gün kü durumdadır.
Hz. Ali, vesilenin yani Allaha ulaştıracak şeyin hayırlı amel olduğunu beyan etmektedir.

Hayırlı amelin ne olduğu ise Kuranda beyan edilmiştir.

VESİLECİLİK BİZE NEREDEN BULAŞTI

Biliyoruz ki İslam ülkeleri önceden Hristiyan veya Musevi dinine mensuptu.

Hristiyanlığın iman esaslarının tesbit edildiği 7 Konsiller ülkemizde toplanmıştır.

Hristiyanlık, batıya yayılmadan önce her şey Türkiyede oluştu.

Hristiyanlıktan önce bu topraklarda Roma imparatorluğu hakimdi.

Roma imparatorluğunda putlaştırılan kişilerin hikâyeleri Hristiyanlıkta Azizlerin menkıbelerine dönüştü.

Bu toprakların Müslümanların eline geçmesiyle Hristiyanlıkta anlatılan menkıbeler de, bir takım insanların kerametleri diye anlatılmaya başlandı.

Onun içindir ki bir kerameti incelerseniz onun Hristiyanlık içinde olduğunu ve Roma put hikayelerinde var olduğunu görürsünüz.

Mesela Sivasta bulunan ve Hristiyanların saygı duyduğu Vilas aslında bir Roma tanrısıdır.

Ayasofyanın ilk kuruluşu aslında bir Roma putperest tapınağıdır.

Urfadaki balıklı göl aslında (afedersiniz) fahişeler tapınağıdır.

Yani bizde kadim (eski-geçmiş) dinlerden kalan miraslar vardır.

Örnek: Hristiyanlığın iman esaslarını içine alan SORABİLİR MİYİZ adlı bir kitapları var. Bu kitabın 70-71.sayfalarında şu ifadeler var:

"Azizlere dua edilirse bunun maksadı onlara tapınmak değil bilakis onların şefaatlerini dilemektir, demek ki onlar Allah ile kulları arasında bir nevi aracılık görevi görürler, onlar allahın yanında bulunurlar hem de bütün kusurlardan arınmış durumdadırlar. Bundan dolayı onların niyazları günahkar olan bizlerin niyazlarından daha kabule şayan olmalıdır".
 Bu sebepten dolayı Hristiyanlar onlara başvurabilirler, onlar Allah indinde kendilerine şefaatçı olsunlar diye onlara dua eder yalvarırlar.

Müşrik Allahı bırakan değil, Allah ile birlikte başkalarına da yalvarandır.

Mümin Allah rızası için sever

Müşrik ise Allah gibi sever,

Aramızdaki fark budur.

Kemal Polat tarafından yazılan Katolik kilisesi Azizlik ve Azizler adlı kitabının 118 sayfasında deniyor ki, 
"Katolik Hristiyanlar azizlere dua ettiklerinde onlardan kendileri adına Tanrıya dua etmelerini istemektedirler, bunun için bizim adımıza dua etmeleri için sık sık ricada bulunuruz." Çocukken babamızdan isteyeceğimiz bir şey için annemizi araya koymuşuzdur, (anne söylemeden babanın haberi olmaz ama aracı söylemeden Allahın haberi olmaz mı yani) benim yerime sen iste, başkalarından isteyeceğimiz zaman çok sık kullandığımız bir kalıptır. Bu yüzden de Azizlerin bizlere yardımcı olmalarını istiyoruz”.

Gelelim bize, Bakın ben demiyorum, iftira atmıyorum, saygısızlık ise asla, söylenenleri aktarıyorum, bir hata varsa o benim değil. 
Maksadımı Allah biliyor olması yeter.

(M. O. hazırladığı) RUHULFURKAN tefsirinin 2. Cildinin 81.sayfasında aynen M. Efendi şöyle diyor:

“Eğer sen bir şeyhe bağlanmadan kendi başına BİN sene inleyip dursan, böylece o Mevla-i Tealayı bulman mümkün değildir.

(Hani Allah bize şah damarımızdan daha yakındı, aşağı yukarı her sayfada “Allah sabredenlerle beraberdir, Allah Muhsinlerle (iyi iş yapanlarla) beraberdir….derken  başka ayette iki kişi konuşurken üçüncüsü benim diyor Allah.

Tevbe süresinde “Üzülme Allah bizimle beraberdir”

“benden isteyin size cevap vereyim”

Elçimize soruyorlar Enfal hakkında Allah ne diyor, Haram aylar hakkında Allah ne diyor, Son saat hakkında Allah ne diyor…vb. hepsinde Allah  قُل  şöyle de dediği halde

  وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي kullarım sana beni soruyorlar dedikten sonra قُل  (KUL) demiyor kendisi bizzat فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ   دَعْوَةَ الدَّاعِ  اِذَا دَعَانِۙ, 
Dua eden dua ettiğinde ben yakınım" cevabını veririm” diyor.(Bakara 186)

O. devamla diyor ki:

“Sen o padişahlar padişahı olan Mevla Tealayı Onun aynası mesabesinde olan insan-ı kâmil den gözet.

(aynaya bakınca kimi görürüz, kendimizi,
insanı kamile baktığımızda Allahı görüyormuşuz haşa sümme haşa,

İşte bunun için diyorlar ki Allah ete kemiğe büründü M. diye göründü,

Bunun için deniyor ki Muhammed eşittir Allah)

Feridüddin Attar’ın TEZKİRETÜL EVLİYA adlı eserinin 216 sayfasındaki ifade aynen şöyle:
 Mürşidine Allahtan daha fazla itaat etmeyen mürid olamaz.

Müşrikler Allaha ortak koşar, bizim müşrikler ise kendilerine Allahı ortak kabul etmiyorlar.

Semerkant yayınlarından çıkan Muhammed Faki Haşimi tarafından yazılan ARİFLER YOLUNUN EDEPLERİ adlı kitaptta deniyor ki:

“Cenab-ı Hak dostlarını bütün âleme bereket vesilesi yapar,onun her sözü her işi bereketlidir,onun bastığı topraklar gezdiği yerler, gördüğü insanlar kendisiyle bereketlenir, feyizlenir. (demek ki Musa as da bu feyiz yoktu ki o kadar Firavuna baktı ama o imana gelmedi)

Allah yeri, karayı, havayı, hayvanları dostunun emrine verir miş, 
(Allah cc Âraf 188 de mülkümde ortak kabul etmem demiyormuş gibi)

 قُلْ لَٓا اَمْلِكُ لِنَفْس۪ي نَفْعاً وَلَا ضَراًّ اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَلَوْ كُنْتُ اَعْلَمُ الْغَيْبَ لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِۚ وَمَا مَسَّنِيَ السُّٓوءُ اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟

” De ki: "Ben kendim için, Allah’ın dilediği dışında ne bir fayda elde edebilirim ne de zarardan kurtulabilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım elbette bundan çok faydalanırdım, başıma kötülük de gelmezdi. Ben yalnızca inanan kimseler için uyarıcı ve müjdeleyiciyim." (Ayrıca Enam 50Ahkaf 9,Hud 31)

 Resulüllah as.amcasının savaşta şehid edileceğini bilse onu savaşa götürür müydü) Yüce Allah yerin hazinelerini dostunun eline verir, cenab-ı Hak ulu kapısını dostlarına arz edecek şekilde vesile yapar (Allah sanki emekliye ayrılmış) Onun aracılığı ile ihtiyaçlar huzura arzedilir(Yani veliye yalvarıyorsunuz o da sizin adınıza Allaha)o velinin hak katındaki hatırı dertlere çaredir….” miş.

Diyorlar ki sen bir kaymakama aracısız gidemezsin sekreteri var vs.

Allah bir kaymakam değil ki geleni bilmesin

Nahil 17 اَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ “Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?

Nahl 74 فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ 
“Allah'a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz.”

Yine M. U. tarafından yazılan İRŞAD-ÜL MÜRİDİN adlı eserden sayfa 137: Dehhak demek ister ki (Dehhakın eserini şerh ediyor) şeyhine muhalefet eden bir kişi artık onun tarikatı üzerine devam edemez, aynı bölgede yaşama hali olsa, onları bir araya toplasa bile aradaki alaka ve rabıta kesilir, bir kişi bir şeyhe mürid olur onunla sohbet eder sonra kalbiyle ona itiraz ederse sohbetteki ahdini bozmuş olur,onun için de üzerine tövbe vacip olur, halbuki şeyhlere ve üstatlara saygısızlığın tevbesi yoktur,yani şeyh kusurlu müridini af edemez behemehal tedip ve tecziye eder (cezalandırır) af, şeyhin itibarını sarsar (af eden Allah itibarını mı sarsıyor) devamla diyor ki İsmail Hakkı Bursevi buyurur ki talebe akıl ve şeriat ölçülerine göre hocasından hoş olmayan bir hal görse işlerine, sözlerine, hal ve harekatına asla itiraz etmemeli, onda gördüğünü hata görüp suizanda bulunmamalıdır aksine hatayı kendinde kendi idrakinde aramalıdır….”

Allah diyor ki وَٱسْجُدْ وَٱقْتَرِب “Secde et yakınlaş” (Alak 19)

Allah bize namaz kıl diyor, biz namazımız da اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ “İYYAKE NABUDÜ VE İYYA KE NESTEİN” Yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım isteriz” diyoruz

Allaha yaklaşmak istiyorsak Allahın belirlediği vesilelere ulaşacağız, o vesileler ise Allahın güzel isimleridir, salih amellerdir, Allaha olan güvenimizdir sadece Ona dua etmemizdir.

Yahudi ve Hristiyanlar da Allaha dua eder, aramızdaki fark onlar Allaha da dua eder, biz ise sadece Allaha dua ederiz.

وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ اٰبَٓاء۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ مَا كَانَ لَـنَٓا اَنْ نُشْرِكَ بِاللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ ذٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُون

 “Atalarım İbrâhim, İshak ve Ya‘kūb’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lutfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”(Yusuf 38)

Peygamberimiz, atalarının hanif (tevhid) dinine uyuyordu, bizimkiler ise şeyhinin dinine uymaktalar.

وَقَالُوا۟ كُونُوا۟ هُودًا أَوْ نَصَٰرَىٰ تَهْتَدُوا۟ ۗ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَٰهِۦمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلْمُشْرِكِين

 “Bir de Yehud veya Nasara olun ki hidayet bulasınız dediler, de ki: hayır, hakperest hanif olarak İbrahim milleti ki o hiç bir zaman müşriklerden olmadı” / Bakara 135

Yeryüzündeki en büyük ibadet TEVHİD DİR.

Cumhurbaşkanıyla direk konuşan günlerce onu anlatır,

Doğrudan Allaha ulaşmak, yalvarmak, konuşmak ne büyük mutluluktur.

Allaha direk bağlanamazsın deyip Allahı trafoya benzetiyorlar.

Hiçbir ana baba evledının kendisinden başkasının olmasını istemez, ortaklık kabul etmezler, olamaz da. (Mehaz:KURAN SOHBETLERİ) /09.02.2019/ Hasan Karagüzel
                                  25 Ocak 2022