Danışmanının rehberliğinde hazırlanan çalışma, çağdaş teknolojik dönüşümler ile İslam düşüncesindeki insan anlayışını karşılaştırarak dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu.
Teknolojiyle Dönüşen İnsan Anlayışı
Öğrencinin ödül alan tezinde ele alınan transhümanizm, 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan bir “tekno-iyimserlik hareketi” olarak tanımlanıyor. Bu akım, insanı sabit bir varlık değil, teknolojik ilerlemeler sayesinde sürekli gelişen ve dönüştürülebilen bir varlık olarak görür.
Transhümanist düşünceye göre insanın evrimi, transhüman ve posthüman aşamalarıyla devam edecektir. Genetik mühendisliği, yapay zekâ, nanoteknoloji ve nöroteknoloji gibi alanlar, insanı bilişsel ve fiziksel sınırlarının ötesine taşıma potansiyeli taşır.
Kur’an’da İnsan Tasavvuru
Tezde, Kur’an’da insanın hem fiziksel hem de ruhsal boyutlarıyla ele alındığı vurgulanıyor. Hicr Suresi’nin 28-29. ayetleri ve Müminun Suresi’nin 12-14. ayetleri üzerinden yapılan analizde, insanın “çamurdan yaratılması” ile “ruhundan üflenmesi” arasında derin bir bütünlük olduğu belirtiliyor.
Bu yorum, insanın yalnızca biyolojik bir varlık olmadığını, aynı zamanda aşkın bir yönü bulunduğunu gösteriyor. Tezde, insanın yaratılış gayesinin Allah’a kulluk etmek ve yeryüzünde ahlaki bir düzen kurmak olduğu vurgulanıyor.
Kelâm Geleneğinde İnsan
Araştırmada, klasik İslam kelâmcılarının insanın mahiyeti üzerine farklı yaklaşımlar geliştirdiği aktarılıyor. Mütekaddim dönemde ruhun “latif bir cisim” olarak kabul edildiği, müteahhir dönemde ise soyut cevher anlayışının ön plana çıktığı ifade ediliyor.
Bu bağlamda çalışmada, kelâmî insan anlayışının döneminin bilimsel birikiminden bağımsız olmadığı; dolayısıyla günümüz bilimsel verileriyle uyumlu yeni bir insan tasavvurunun geliştirilmesi gerektiği savunuluyor.
Transhümanizm ve İslam Düşüncesi Arasındaki Engeller
Tezde transhümanist insan anlayışı ile İslam düşüncesinin uzlaşmasının önündeki dört temel engel şu şekilde sıralanıyor:
1. Soyut Ruh Anlayışı
2. Tanrı Rolünü Oynama Eleştirisi
3. Allah’ın Yarattığını Bozma Eleştirisi
4. Toplumsal Eşitsizlik Endişesi
Araştırmada bu engeller teker teker ele alınarak, Kur’an ayetleri, kelâmî açıklamalar ve modern bilimsel örneklerle değerlendiriliyor. Özellikle Tanrı rolünü oynamak eleştirisine ilişkin olarak, Lokman Suresi 34. ayetinin tarihsel bağlamı üzerinden yapılan analiz dikkat çekici. Tezde, “İnsan Tanrı rolünü oynayamaz, çünkü Tanrı’nın mutlak kudret ve ilmine sahip değildir.” sonucuna ulaşılıyor.
Teknoloji ve Ahlak Dengesi
Transhümanizme yönelik “yaratılanı bozma” eleştirisine karşı ise tarih boyunca insanın sürekli dönüşüm içinde olduğu örneklerle açıklanıyor: tarım devrimi, sanayi devrimi ve dijital devrim.
Çalışmada, İslam’ın bilgi ve teknolojiyi yasaklamadığı, ancak bunların adalet, insan onuru ve sorumluluk ilkeleriyle uyumlu kullanılması gerektiği vurgulanıyor.
Eşitsizlik Endişesine Karşı Yeni Perspektif
Transhümanizmin toplumsal eşitsizlik yaratabileceğine dair Francis Fukuyama’nın eleştirilerine karşılık, Ray Kurzweil’in teknolojinin hızla ucuzlayacağı yönündeki görüşleri tartışılıyor. Bu bölümde, teknolojik gelişmelerin insanlık yararına dönüştürülmesi için ahlaki ve dini ilkelerin rehberliği öneriliyor.
İslam Ahlakıyla Uyumlu Bir Gelecek Mümkün
Sonuç bölümünde ise şu vurgu öne çıkıyor:
“Transhümanist düşünce, insanın potansiyelini artırmayı hedefler. Bu ise İslam’ın insanın aklını ve iradesini kullanarak Allah’a kulluk etme anlayışıyla çelişmez. İnsan, nerede olursa olsun - ister bedeninde kan yerine nanobotlar dolaşsın, ister galaksinin bir ucunda yaşasın— kulluğunu bilmekle yükümlüdür.”
Tezin genel mesajı, Müslümanların geleceğin teknolojik düzeninin etik sınırlarının belirlenmesinde aktif rol alması gerektiği yönünde. İslam’ın ahlaki ilkeleriyle inşa edilecek bir etik çerçevenin, insanlığın geleceğini yönlendirmede kritik öneme sahip olacağı vurgulanıyor.




