Çoğunlukla bizler, genel olarak duyduklarımızın derinliğine inme gereği görmeden, kuşkusuz bireysel perspektiften yüzeysel yargılara varma eğilimindeyiz. Olayların ya da olguların ayrıntılarına girmeden, detaylarını araştırmadan, duyduklarımızın etkisiyle görünür yönüne inanmak, hiçbir şüpheye yer vermeden bilgileri işlemek ve bu bağlamda çarpıtılmış bilgilerle yanlış bir sonuca bağlayarak hatalı değerlendirmeler yapmaktayız. Hiçbir dayanağı olmadan, sırf bizim inanç sistemimize uyuyor olması mümkün mertebe bu hatalara uygun zemin hazırlar. Kendi bakış açımızla sübjektif yaptığımız değerlendirmeler, çarpıtılmış bilgilere neden olabilir ve bizlere hayatın akışında doğru gibi geliyor olsa bile, görünen ile gerçek her zaman aynı olmayabilir. Bu noktada kendimize mutlak adil olma ya da olmak için çaba sarf etme erdemini hatırlatmalıyız. Olayın içeriği ne olursa osun, olaylar ya da öznelerin kişisel bütünlüğüne dair yargılamalar bile olabilir bu gibi durumlar, her ne ise, bu muhakemeyi yaparken ne kadar adiliz bunu düşünmeliyiz. İnsan olmanın ve sevgiyle insana yaklaşımın temel koşuludur adalet duygusu. İnsani yaklaşım bunu gerektirir ki, gerektirmelidir de.

Düzenin temeli adalettir, öncelikle toplumsal olarak adil bir düzen içerisinde yaşıyorsak ancak, toplumun ürettiği bireylerde adil olacaktır. Toplumsal bir soruna bağlı olarak olumsuz olaylar yaratan bireyleri, sadece kişisel sorunlarından kaynaklı olarak analiz etmek, kesinlikle yanlış sonuçları da beraberinde getirecektir, çünkü bireyi toplum ve toplumun kurumları şekillendirir. Buradan hareketle önyargılarımızın esiri olarak sonuçlar çıkarmak çok adil görünmüyor olsa gerek…

Bir terazi ki beni benden alır, tam tepesinde sevgiye yer açmalıdır o denge, dengeyi sağlayan adil olma kabiliyeti ve sevgidir. İnsana sevgi, hayvana sevgi, ağaca sevgi, denize, göle, toprağa sevgidir, insana dair her alanda kapsayıcı olabilmektir. Anlamaya çalışmaktır. Bir durup düşünmektir, keyfi çıkarsamalar yapmadan hüdükleme gibi dalmamaktır mesela, derinlemesine düşünmektir.

Anladıklarınız duyduklarınızdan daha derin yankılanır! Anladığınız ölçüde insansınızdır, insanın naturası da zaten buna dayalıdır, bunun için hayvandan ayrılan bir akla sahiptir, anladığında derinden duyabilir insan. Sevdiğinde görür, gördüğü zaman ancak duyar. Anlamak amaç olursa, düşünmek bu kapıyı açan anahtar olacaktır. Her şeyi olduğu gibi görmekten vazgeçip, altında yatan nedenleri de bir bütün olarak düşünürsek eğer, gelişme yönünde ilerleme sağlayabiliriz. Gelişmenin alt metinlerini oluşturan adalet ve sevgidir…

Auguste Comte’un da dediği gibi; ‘’Sevgi prensibimiz, düzen temelimiz, ilerleme amacımızdır.’’

Sevgiyle Kalın…