Sevgili okurlarım; gerçekten merak ediyorum.

Biz neden hala orada değiliz.

Akıl hastanesinin bahçesinde sigara içiyordum.

Merakımdan sanırım, bir şekilde orada buldum kendimi.

Kendi halinde, oldukça normal davranan, yüz çizgilerinden kırklarında olduğunu düşündüğüm bir adamla göz göze geldik.

Ben bir kaç kafamı çevirsem de, o gözlerini üzerimden hiç çekmedi.

Kıyafetlerinden anladığım kadarıyla misafirdi orada, hasta demeye dilim varmıyor şimdi.

Önce biraz çekindim, sonra cesaretimi toplayıp küçük adımlarla yaklaştım yanına.

Sigara versene dedi hemen.

Sigarayı uzatırken, neden buradasınız demiş bulundum.

Sigarasını yaktı, tekrar gözlerini dikti üzerime.

Kırpmıyordu bile, ürkmedim desem yalan olur.

İyi günler dileyerek uzaklaşmaya karar verdim.

Belki de yanlış bir soru sormuşumdur.

Belki canını sıkmışımdır ya da ne bileyim vardır bir sıkıntısı

diye geçirdim içimden.

Sen neden burada değilsin?

Diye bağırdı arkamdan.

Öyle bir bağırdı ki, arkamı dönmeye korktum.

Cinnetle bağırır gibi.

Döndüm yüzümü, olduğum yerde, yaklaşmadan baktım yüzüne.

Bu sefer sesini daha da yükselterek, tekrarladı;

Sen neden burada değilsin?

Onca sahtekarın, onca vicdansızın, onca yalancının içinde durabilmeyi nasıl başarıyorsun?

Bu kadar vicdansızın olduğu, sevgilerin harcandığı, umudun tükendiği, renksiz, yapay bir dünya var dışarıda.

Yüzüne gülüp sana dost, arkanı dönünce sana puşt olan.

Uyuşmadan uyum sağlayamadığım, gürültüsünden uyuyamadığım, kirli, kibirli, kaba bir dünya var.

Çıkarları uğruna seni çakıyla son model bir arabayı çizer gibi çizecek binlerce insan var.

Kanını emecek bir sürü vampir.

Sana kullanılıp, köşeye atılmış pis bir mendil gibi hissettirecek bir sürü insan.

Söyle şimdi sen neden burada değilsin.

Neden...?

******

Günün sözü; Atın iyisine DORU, İnsanın iyisine DELİ derler...