Bu kentte kasıla, kasıla “Basın örgütü başkanıyım” diye gezenlere bu sözlerim...

Gecenin yarısında ekmeği için çalışan iki gazeteci ‘kafana sıkarız’ diyerek ölümle tehdit ediliyor. Tehdit edeni bu kesmiyor ve “Karının yanından alırım kafana sıkarım” diyerek tehdit boyutunu haneye tecavüze kadar ilerletiyor. Ama biriniz, içinizden biriniz çıkıp da dudak ucuyla “kınıyoruz” bile diyemiyorsunuz...

***

Biliyorum. Hep benim başıma bu işler geliyor. Çünkü ben bu kentte ‘gazetecilik’ yapıyorum. Sizin gibi ‘gazetecilik’ adı altında ‘Basın meslek örgütü başkanıyım veya yöneticisiyim’ edasıyla kentte rüzgar yapmıyorum.

***

Yine haber değeri olan resmi makam aracıyla ilgili haber yaptım. Bu kez işimle ilgili değil ama hayatımla ilgili ölüm tehdidi aldım. Biri, biri bile gün boyu bir kınama yayınlamadı. Ne Zeki Aydıntepe, ne Sezai Matur, ne Remzi Adıyaman, ne Mustafa Gümüşel, ne Zafer Tokuş, ne Ersin İbil, ne bunların basın meslek odalarında yönetici olan biri çıkıp da ‘Kınıyoruz’ demedi, diyemedi, çünkü yemedi...

***

Neyse, uzun lafın kısası şu... Siz yine bu kentte yalandan ‘basın meslek örgütü başkanıyım. Protokol da yerim var” rüzgarı yapın. Biz yine sokaklarda ‘gazetecilik’ yapalım. Bu mudur! Budur. İçinizde yüreği olan bir adım öne çıksın...

***

Şunlara bakın. Neymiş bu arkadaşlar bu kentte! Başkanmış. Neyin başkanıymış bu arkadaşlar! Basın Meslek Örgütleri başkanıymış! Siz bırakın basın meslek örgütü başkanlığını da “Sakarya Etliye Sütlüye Dokunmayanlar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” kurun. Yakışır size...