Sevgili okurlarım; Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi.

Kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular.

Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir kapı, beyazlar içinde bir kadın.

Adam kadına sordu:

Burası neresi?

Kadın ona gülümsedi:

Cennet, efendim.

Adam sevindi, kapıya yürüdü.

Ama kadın onu birden durdurdu:

Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez.

Onları içeri almıyoruz.

Adam kadına;

Ama o benim en yakın dostum dedi.

Nafile, giremezsiniz! cevabı verildi.

Bırakmadı yılların dostunu.

Gerisin geriye döndü.

Bu kez tozlu çamurlu bir yola girdi.

Karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapı ve önünde bekleyen yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı.

Adam sordu;

Arkadaşımla birlikte bizi kabul eder misiniz?

Dede tabii cevabını verdi.

Girdiler içeri.

Yüzlerce ağaçtan birinin altına köpeğiyle yerleşti.

Dedeye yine seslendi;

Burası neresi?

Yaşlı adam Cennet cevabını verdi.

Adam şaşırdı:

Nasıl olur!

Az önce muhteşem bir kapıya gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler.

Dede, şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?

Orası cehennem! dedi.

Adam iyice şaşırmıştı.

Dede gülümseyerek devam etti;

Onlar, kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakıp bırakmayacağının sınavını yaptılar sana!

Dostlarınızı yarı yolda bırakmayın.

Çünkü dostluk; Kaybolduğunuz bir ormanda, size yol gösteren ışık gibidir.

Hayatınızda, dostlarımız olması dileklerimle...

*****

Günün sözü: Dost, çok ağır bir vasıf. Zamanla çok az kişiye yakıştığını anlıyorsun...