Benim güzel ülkemde, 2-3 gün öncesi, tasarlayarak, kasten, canavarca hisle ve acı çektirilerek bir kadın öldürüldü maalesef... Bu haberi gördünüz mü... Muhakkak gözünüze ilişmiştir... Bu tür konularda yazı yazmamak için kalemimi zor tutuyorum çok zaman... Vahşeti körüklememek adına... Lâkin sessiz kalmak da istemiyorum... Bu nedir ya hu... Bu nasıl bir vahşettir... Suçsuz günahsız bir insan, yolda yürürken, hem de hiç tanımadığı bir insan tarafından öldürülülüyor... Elinde pala olan bir dangalak tarafından, İstanbul Başakşehir' de, şehrin göbeğinde, hem de çok da geç olmayan bir saat olan 19.00 sularında hunharca katlediliyor... Bu nasıl bir zihniyettir... Bu neyin kafasıdır... Bu olayı bireysel tabir ederseniz büyük yanılgı içine düşersiniz... Artık bu sorun toplumları ilgilendiren bir yapıya büründü... Artık toplumsal bir sorundur... Eşinizin, kızınızın, bacınızın, annenizin, hiç fark etmez herhangi bir kadının böyle bir olayla burun buruna gelmesini, sapkın bir insan tarafından hiç bir neden yokken, sebepsizce öldürülmek istenmesine "Olur öyle şeyler takılma..." diyebilir misiniz... Ben diyemiyorum ve bu konuda da tepkimi veriyorum... Olamaz böyle bir insanlık anlayışı... Olmaz olsun bu kadar rahat şekilde , öldürücü, kesici veya delici alet taşıyabilme serbestisinin olması... Derhal Meclis araştırma komisyonları kurulmalı... Silahlanmanın önüne geçilmeli... Kadın cinayetleri, hatta yetmez, toplumda işlenen tüm cinayetler, intiharlar araştırılmalı... Toplumumuzda son zamanlarda artan bir şekilde kendini gösteren şiddet ve vahşet eğilimlerinin incelenmesi lazım... Üniversitelerimizin Psikoloji ve Sosyoloji bölümleri bu konularda bir araştırma yapmalı... Araştırma yapmaları teşvik edilmeli... Bize çözüm önerileri sunmalı... Yol haritası çıkarmalı... Meclise sunulmalı... Kanun olarak geçirilip ona göre eğitim politikası, TV yayın politikası belirlenmeli, ayrıca bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerine bir an önce başlanmalı... Ah vah etmenin kimseye faydası yok olay olduktan sonra... Her seferinde bu son olsun demekle de son bulmuyor... Münevver Karabulut'tan, Özgecan Aslan'a kadar, hatta isimlerini yazamayacağım, yazmaya kalksam bile, okuyamayacağınız kadar çok insanımızı bu cennet vatanda kaybettik... Bir hiç uğruna pisi pisine gittiler... Eğer gelecek kuşaklara yaşanabilecek bir ülke, vatanım diye sahiplenebileceğimiz bir coğrafya bırakmak istiyorsak, bu azgın cinayetleri, intiharları, kadın cinayetlerini ve daha bir çok vahşet eğilimlerini zararlı cemiyetleri, dernekleri, vakıfları, dini grupları araştırmalıyız... Durum değerlendirmesi yapmalıyız... Karar vermeliyiz ve çabucak uygulamaya geçmeliyiz... Bu konular, bu kadar zor olmamalı... 

Ve en sonunda... 28 yaşında genç bir mimarını kaybetti maalesef bu ülke... Şöyle bir istatistiklere bakın hele göreceksiniz, daha nice canlar gitti, şiddete maruz kaldılar bu ülkede maalesef... Söylenecek çok şey, yazılacak çok söz var aslında... Ama bu konu çay içerken laf olsun diye değil, bilimsel metodlarla konuşulmalı, araştırılmalı... Bilim adamlarına kulak vermeli... Bilimin aydınlığında yürümeli...

Yeter artık bitsin bu vahşet... Dinsin artık insanımızın göz yaşları... Güzel günlerin geleceğine olan umudumuz kaybolmamalı.. Çünkü bu soylu millet, mutlu olmayı her daim hak ediyor...

Sevgi ve Saygılarımla...

[email protected]