Hüseyin Cumalı yazdı...

diken-7
Geçen Temmuz ayının başıydı…
Yeni Sakarya Gazetesi Köşe Yazarı Engin Arapoğlu ile bir elektriklendik…
O Twitter’den…
Ben Facebook’tan…
Esip gürledik…
Ortam  gerildi…
İki F-16’yı havalandırdım…
Hedef belli…
Engin Arapoğlu ve müttefikleri…
Kim varsa…
Ama kim varsa…
Azdan az…
Çoktan çok…
Vura vur…
Tek kural var…
Küfür yok…
Gerisi mi!
İsteyen istediğini yazsın…

*

Mesela!
Benim oğlum…
Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nde çalışıyor…
Kadrolu değil…
Sözleşmeli değil…
Memur hiç değil…
Ne!
Bedava mı çalıyor!
Yok!
Taşeron yasası çıktı…
Büyükşehir Belediyesi bir şirket kurdu…
Yani!
Taşeron yerine kurulan şirkette çalışıyor…

*


Neden bunları yazıyorum!
Çünkü savaşırken önüme koyacaklar…
“Senin oğlun Büyükşehir’de çalışıyor” diyecekler…
Benim oğlum orada adam gibi çalışıyor…
Kart basıp işe gitmeden parasını almıyor…
Merak eden incelesin…
Ayrıca şunu unutuyorlar…
Ben bunu hiç saklamadım…
Oğlum evlenirken ‘Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığını yazdım…

*

Hatta canlı bunu önüme koydular
Orada da taşeronda çalıştığını anlattım…
Hatırlıyor musunuz!
Durun size hatırlatayım …
Coşkun Bilir beni canlı yayına çağırdı…
Hesapta beni canlı yayında bitirecek…
Canlı yayın başladı…
Nasılsın…
İyi misin…
Daha daha nasılsın!
Derken Coşkun Bilir beni bitireceğini zannettiği o soruya geldi…

*

“Senin oğlun Büyükşehir Belediyesi’nde mi çalışıyor” diye sordu…
Suratında alaycı ifade…
“Evet” dedim…
Kadrosuz…
Sözleşmesiz…
Memuriyet yok…
Belediyenin taşeron şirketinde…
Maaşı belli…
Bu kentte rüşvet yemediğimiz için benim oğlum taşeron kadro üzerinden çalışıyor…

*

Sözde beni bitirecek olan Coşkun Bilir öylece kaldı…
Hesapta ben panik yapacaktım…
O da benle canlı yayında top gibi oynayacaktı…
Ama öyle olmadı…
Peki sonra ne oldu!
Sonrası toplu katliam…
Coşkun Bilir’e cevabını verdim…
Ardından biz sorduk!
Eyyy Coşkun Bilir…
Sakarya eski Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nu eleştirirdin…
Her gün eleştirirdin…
Bende o yıllarda Zeki Toçoğlu’na yapılan haksız eleştirilerin doğrusunu yazardım…

*

Sonra!
Bir gün Başkan Zeki Toçoğlu Semerciler Mahallesi Yuvam sokaktaki Coşkun Bilir’in işyerine ziyarete gitti. Ardından Yuvam sokağın yenilenmesi için Büyükşehir Belediyesi çalışma başlattı. Çalışmayı yapacak ekip önce Coşkun Bilir’in yanına gitti. Kırtasiyesinde kalem satan Coşkun Bilir’e “Sokağı nasıl yapalım” diye sordu…

*

Sonra mı!
Coşkun Bilir ağız değiştirdi…
Abim…
Abilerin şahı…
Ağam…
Sen ne mübarek adamsın Zeki ağabeycüm…
Aynen…
Coşkun Bilir Medyabar’da böyle yazmaya başladı…
Sokakta ekipler çalışıp, sokağın şekli değiştikçe bizim Coşkun Bilir’in konuşmaları değişti…
Zeki Toçoğlu’nu yere göğü sığdıramaz hale geldi…
Ben o yıllarda bunları da yazdım…
“Ne oldu da Zeki başkancı oldun” diye defalarca yazdım…

*

Köşe yazılarımda sık sorarım…
“Tık’ı bilir misiniz” diye sürekli sorarım…
Bildiğiniz Tık…
İşte o Tık’tan çıkmadı…
O yıllarda Coşkun bilir’den ne tık çıktı, ne gık çıktı…
Ben o yıllarda “Ne oldu da Zeki Toçoğlu bir anda ağabeycün oldu” diye yazdıkça Coşkun Bilir’den “Zeki ağabeycüm” sözünden başka söz çıkmadı…

*

09 Şubat 2022 tarihinde TV 264 ekranlarında canlı olarak yayınlanan “Artı-Eksi” isimli programda Coşkun Bilir’e bunları sordum…
Karasu kumsalını bilirsiniz…
Aracınız 4x4 çekerli değilse kumda patinaj yapar…
Coşkun Bilir canlı yayında patinaj yapmaya başladı…
Ama ne patinaj…
Üstüne üstlük canlı yayında “Evet, Yuvam Sokakta çalışmalar başlamadan önce ekip bana gelip, benden fikir aldı” demez mi!

*

Anında yapıştırdım…
“Sen kimsin ki senden ekipler akıl alacak! Sen Kırtasiyecisin! Kalem satarsın! Mühendis misin ki Yuvam sokağı nasıl yapacaklarını sana soruyorlar! Nesin! Uzman mısın! Senin ayrıcalığın ne! Sen o günlerde oda başkanı bile değildin! Medyabar’da köşe yazardın. Hepsi bu” diye o duvardan bu duvara...  
Vur babam vur…

*

Birde Coşkun Bilir Twitter hesabında “Gazeteci” diye yazmış…
Oradan da yakaladım…
“Sen kimsin ki kendini gazeteci zannediyorsun! Bir olayı mı geldin! Bir cinayete mi geldin! Biz sosyal medyamıza kırtasiyeci yazıyor muyuz! Utanmıyor musun! Bu kentte nasıl gazetecilik oynarsın! Sana da, senin o yazıyı yazmana için veren Zafer Tokuş’a da yazıklar olsun” diye bir başladım…
Ver Allah’ım ver…
Ver Allah’ım ver…

*

Daha neler neler!
Aman Allah’ım…
Canlı yayın sürerken herkes yazıyor…
“Yapma yeter, Coşkun Bilir yaptı sen yapma” diye…
Bazıları da yazıyor…
Vur…
O günlerde Kemal Turgaç daha CADDER Başkanlığı’ndan yollanmamıştı…
Günümüzün devrik başkanı Kemal Turgaç bile “Vur Cumalı, acıma” diye yazdı…

*

Neyse…
Hem canlı yayın Coşkun Bilir bitti…
Canlı yayından çıkarken Coşkun Bilir’e bir baktım…
Yüzünün rengi sakalları gibi olmuş…
Bembeyaz…
Resmen sakalları ile yüzü beyaz konsept olmuş…
Uzun lafın kısası…
“Cumalı’nın oğlu Büyükşehir Belediyesi’nde çalışıyor” diye kimse boşuna kıçını yırtmasın…
Ben sizin için kıçımı yırtarım…

*

Şimdi gelelim başlığa…
Geçen Temmuz ayında Engin kardeşimle ortam gerilince herkes “siz kardeşsiniz” diye beni aramaya başladı... 
Evet, Engin ile kardeşiz…
Haftada bir iki akşam sohbet ediyoruz…
Aramız çok iyi…
Bunları kenara koy…
Ama Engin Arapoğlu fikirlerini yazarken sıkıntı yok…
Ben iki satır yazacam…
“Herkes siz kardeşsiniz” diyor…

*

Geçen Temmuz ayı tam yazı yazacam…
RATED Başkanı Remzi Adıyaman yanıma geldi…
Bana “katiyetle izin vermiyorum. Benim sende hakkım var ise Engin Arapoğlu hakkında yazmayacaksın” dedi…
Bizim kardeş olduğumuz üzerinden  50 kere silindirle geçtikten sonra “Savaşmayın sevişin” diyerek o tarihi sözü söyledi…
Allah var…
Başkan Adıyaman’ın bende hatırı vardır…
Bizde “Peki savaşmayıp sevişelim” dedik…
Tam tarih 18 Temmuz 2022’de sevişme yemeği yedik…

*

Başkan Remzi Adıyaman’ın sözünü tuttuk… 
18 Temmuz’dan 18 Ağustos’a kadar seviştik…
Hem de çılgınlar gibi seviştik…
Ama…
Bugün 18 Ağustos 2022…
Bu kadar sevişmek yeter!
Peki ama neden!
Bunun cevabını merak eden varsa Engin Arapoğlu’nu arasın…
“Yok ben Engin Arapoğlu’nu aramak istemiyorum” diyen varsa beni okumaya devam etsin…

*

Devam edecek…