Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir" vecizesi, nesillerdir bize bir hedef gösterir. Vatanı koruma bilinci ve bu bilincin temelini oluşturan yüksek karakter. Ancak son yıllarda, okullarımızdan sokaklara, hatta dijital dünyaya yayılan akran zorbalığı vakalarının ürkütücü boyutlara ulaşması, bu idealden ne kadar uzaklaştığımızın en acı göstergesi.
Gençlerimiz arasında artan bu şiddet eğilimi
sadece bir kavga ya da basit bir atışma olmanın ötesine geçerek, bireylerin yaşamına kastetme noktasına varan bir gaddarlığa dönüşüyor. Saygının, sevginin ve merhametin giderek azaldığı bu tablo karşısında, Gençlik nereye gidiyor? sorusu, tüm toplumu derin bir endişeye sürüklüyor. Bu gidişatın ardındaki karmaşık nedenleri anlamak ve ivedi çözüm yolları geliştirmek, hepimizin birinci vazifesidir.
Akran zorbalığının ardında tek bir neden aramamak gerekir. Bu, çok katmanlı, toplumsal ve bireysel sorunların birleşimiyle oluşur.
Çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanmadığı, sevgi ve sıcaklıktan yoksun aile ortamları, çocukta düşük özsaygı ve öfke kontrolü sorunlarına yol açıyor.
Aile içinde fiziksel veya duygusal istismara maruz kalan ya da ebeveynlerinin problem çözümünde şiddeti kullandığını gören çocuklar, saldırganlığı doğal bir davranış olarak taklit ediyor.
Aşırı koruyucu ve kontrolcü aileler bağımsız bireyler yetiştiremezken, ilgisiz ebeveynler çocukların denetimsiz kalmasına ve güç arayışına girmesine zemin hazırlıyor. Güç Dengelemesi ve Sosyal
Zorbalığın en yaygın nedenlerinden biri, ergenlerin ve gençlerin akranları üzerinde güç dengesizliği yaratarak kendilerini kanıtlama ve popüler olma arzusudur. Zorbalık yapan bireylerde genellikle empati eksikliği gözlemlenir. Başkasının acısını hissedememe, davranışların yıkıcı sonuçlarını umursamamayı getirir. Pandemi sonrası dönemde de gözlemlenen dürtüsellik düzeylerindeki artış ve öfke kontrolü mekanizmalarının yetersizliği, şiddete başvurmayı kolaylaştırıyor.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, siber zorbalık sosyal medyada hakaret, tehdit, uygunsuz içerik paylaşımı hızla yaygınlaşmıştır. Sanal ortamın sağladığı anonimlik ve yüz yüze olmamanın getirdiği cesaret, gençlerin daha gaddar ve pervasız olmasına neden olmaktadır.
Gençler, sosyal medyada veya oyunlarda belirledikleri saldırgan karakterleri taklit etme eğilimi gösterebiliyor. Şiddet ve saldırganlık içeriklerine maruz kalmak, bu davranışları normalleştirebiliyor.
Bu toplumsal yarayı sarmak, sadece cezai yaptırımlarla mümkün değildir. Aile, Okul ve Toplum iş birliğiyle, temelde bir değerler eğitimi seferberliği başlatılmalıdır.
Esen Kalın,