İlişkilere hep yanlış yerden başlıyoruz.
Kadın erkeği değil, erkeğin onda uyandırdığı hissi seviyor. Erkek ise kadına değil; onunyanında nasıl bir adama dönüştüğüne bakıyor.
Kadın bir erkekle tanıştığında önce şunu sorgular: “Ben ne hissettim? İçimde neyi uyandırdı?”
Erkek ise bambaşka bir yerden bakar: “Ben onunla nasıl bir adama dönüşüyorum? Güçlü mü, huzurlu mu, değerli mi?” Kadının ne hissettirdiğini düşünür. Erkek için mesele, kadının kim olduğu değil; onun yanında kendisinin kim olduğudur.
Günümüz ilişkilerinin en büyük problemi, herkesin bir duygu araması ama kimsenin bir duygu taşıyacak kadar güçlü olmamasıdır.
Kadın derinlik istiyor, erkek huzur; kadın ilgiyi, erkek netliği; kadın hissi büyütüyor, erkek hissi korumaya çalışıyor. Ama iki tarafta şunu unutuyor; hiçbir duygu kendiliğinden büyümüyor. Emek istiyor, uyum istiyor, güven istiyor…
Biz ise hızlı çağın insanlarıyız: Bağlanmadan, sevmeden, mesafe koyup yakınlık bekliyor; kırılmadan değer görmek, yorulmadan mutlu olmak, çaba göstermeden sahip çıkılmak istiyoruz. Her şey olsun istiyoruz ama hiçbir şeye teslim olmak istemiyoruz.
Bu yüzden ilişkiler hep yarım. Kimse tüm benliğiyle içinde değil; bir ayağı hep kapının önünde. Çünkü kimse kimseyi kaybetmeyi göze alacak kadar güçlü değil artık.
İlişki aynı anda aynı korkuyu yenebilmektir, aynı anda aynı adımı atabilmektir, aynı anda aynı yüreği açabilmektir.
Yani bir kadının kalbine girmenin yolu ona hissettirdiğin güvendir. Bir erkeğin kalbinde yer açmanın yolu ise, onun omzuna bıraktığın huzurdur.
Ne aşk yalnızca duygudur, ne ilişki yalnızca akıl… İkisi de bir denge meselesidir.
Sevgilerimle…
Mail: [email protected]