Bu yıl Türkiye’de hava sıcaklıkları rekor seviyelere ulaştı. Kuraklık ve yetersiz yağış, içme suyu kaynaklarını tehdit ederken, küresel ısınma ve bağ-bahçe temizliği sırasında yakılan ateşler orman yangınlarına yol açtı. Orman yangınlarına sebebiyet verdikleri iddiasıyla 17 kişi tutuklandı.
İlginçtir ki, İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle ilgili halk arasında olumsuz yorumlar duyuluyor. Oysa kanunu okuyup anlamak, bilinmeyen noktaları uzmanlara danışmak ve değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olur. Ancak toplumda bu kanuna karşı bir önyargı oluştuğunu gözlemliyorum.
İklim Kanunu ve Endişeler
İklim Kanunu, 9 Temmuz 2025’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun, Türkiye’nin Paris Anlaşması’na uyumunu ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini desteklemeyi amaçlıyor. Temel unsurları arasında Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ve Türkiye Yeşil Taksonomisi bulunuyor. Ancak, karbon vergisi kanunda doğrudan belirtilmiş bir uygulama değil.
Sosyal medyada ve kamuoyunda karbon vergisiyle ilgili endişeler, genellikle yeni vergi yükleri, tarım kısıtlamaları veya seyahat özgürlüğüne dair spekülasyonlardan kaynaklanıyor. Örneğin, bazıları karbon vergisinin herkesten alınacak bir yük olduğunu veya karbon ayak izine göre ceza kesileceğini iddia ediyor. Ancak resmi kaynaklarda böyle bir uygulama şu an için bulunmuyor. Kanun, daha çok sanayi, enerji ve ulaşım gibi yüksek emisyon üreten sektörleri hedef alıyor. Vatandaşlara doğrudan vergi yükü getirmek yerine, yeşil teknolojilere yatırım ve eğitimle farkındalık yaratılması amaçlanıyor.
Temiz Enerjiye Geçiş
Karbon vergisi, fosil yakıt kullanımını azaltmak ve çevresel maliyetleri içselleştirmek için tasarlanmış bir araçtır. Türkiye’de uygulanmaya başlarsa, enerji, sanayi ve ulaşım sektörlerinde maliyet artışlarına yol açabilir. Örneğin, Türkiye’nin zaten yüksek petrol vergileri göz önüne alındığında, akaryakıt fiyatlarında dolaylı bir artış görülebilir. Ancak bu vergilerin çevresel faydaları, uzun vadede temiz hava, su kaynaklarının korunması ve iklim değişikliğiyle mücadelede ilerleme sağlayabilir. Ayrıca, toplanan vergiler yenilenebilir enerji yatırımları gibi alanlara yönlendirilebilir.
Vatandaşlara Zarar Verir mi?
İklim Kanunu’nun vatandaşlara doğrudan zarar vereceğine dair resmi bir bilgi bulunmuyor. Kanun, sera gazı emisyonlarını azaltmayı, yeşil kalkınmayı ve uluslararası rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Örneğin, Türkiye Yeşil Teknolojisiyle çevreci projelere finansman sağlanması, eğitim programlarıyla gençlerin yeşil iş gücüne katılması ve yerel eylem planlarıyla illerde iklim dostu uygulamaların yaygınlaşması öngörülüyor. Ancak sosyal medyada dile getirilen endişeler, özellikle karbon vergisi veya emisyon ticareti gibi mekanizmaların dolaylı maliyet artışlarına yol açabileceği korkusundan kaynaklanıyor. Bu endişelerin giderilmesi için şeffaf iletişim ve halkın sürece katılımı büyük önem taşıyor.
İklim Kanunu, vatandaşlara doğrudan zarar vermek yerine, çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik dönüşüm hedefliyor. Orman yangınları ve kuraklık gibi sorunlarla mücadele için fosil yakıt kullanımını azaltmak ve yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak kritik. Ancak vatandaşların kanuna yönelik önyargılarının giderilmesi için yetkililerin daha etkin bilgilendirme yapması gerekiyor.