Hilmi Taşvuran yazdı

Sevgili okurlarım; İstanbul’da sıradan bir gündü.

Uzun bir koridoru yürüdükten sonra nihayet kapının önündeydi.

Zor nefes alıp veriyordu.

Kapıyı çaldı.

Araladığı kapıdan, başını içeriye uzattı.

Babacan bir ses ona ‘Gel bakalım’ dedi.

İçeriye girdi.

Kısık ses tonuyla, parasız olduğunu, sosyal güvencesinin bulunmadığını söyledi.

Utandırmamak için duymamış gibi yaptı, Şikayetin ne? diye sordu babacan tavırlı adam.

Eliyle karnını bastıran orta yaşlı kadın, karnım ağrıyor dedi.

Sedyeye uzan, seni güzelce bir muayene edelim.

O görüntüleme tekniklerinin yeterli olmadığı yıllarda, adeta gözüyle teşhis koyan iç hastalıkları doktoruydu.

Üzerinde numunedir.

Para ile satılmaz ibaresi bulunan bir kaç kutu ilacı dolabından alıp kadına uzattı.

Bunları kullan.

15 gün sonra tekrar gel diyerek hastasını uğurladı.

Yaptığı kulaktan kulağa yayıldı.

Maddi imkanı olmayan hastaların umudu oldu.

Artık kapısı yoksulların kapısına döndü adı da yoksulların doktoru olarak anılmaya başlandı.

Yıl 2004 yılı idi.

Sıradan bir gündü yine.

Kapısı çalındı.

Gel dedi.

İçeriye girenler takım elbiseli ve kravatlıydılar.

Ellerindeki çanta göze batıyordu.

Kendilerinin müfettiş olduklarını söyleyen kişiler, doktora Hakkınızda şikayet var.

Maddi imkanı olmayanları muayene ederek devleti zarara uğrattığınız iddia ediliyor.

Bu soruşturmayı yürütmek ve savunmanızı almak için geldik dediler.

Aklına hiç getirmeyeceği bir suçla itham edilmek hafifçe gülümsetti kendini.

Ne zamandır yoksullara bakmak suç oldu? diye geçirdi içinden.

Nazik ve misafirperver bir tavırla, ne istiyorsanız sorabilirsiniz, buyurun diyebildi.

Sonuçta, soruşturma tamamlandı.

Doktor hakkında, Devleti zarara uğratmak suçundan dava açıldı.

Yıllarca süren dava araya giren devlet büyüklerince düşürüldü.

O, yetiştirdiği bütün öğrencilerine bir tek şey öğütledi:

Kapınızı çalanı geri çevirmeyin.

Derdini dinleyin, muayene edin, ilacını verin.

Ve güler yüzle yolcu edin.

Gülen yüzünüzü asla esirgemeyin.

Yıl 2020. 78 yaşında Korona virüsüne yakalandı.

Hastaneye kaldırıldı. Küçük bir haber geçti ajanslardan.

Yoksulların doktoru Süryani Prof.Dr.Murat Dilmener entübe edildi.

Öğrencileri tedavi ediyordu.

Kök hücre tedavisine yanıt vermedi.

Durumu giderek ağırlaştı.

Yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Yoksulların doktoru yaşamını yitirdi.

Ölümü sadece yakınlarını, sevenlerini tanıyanlarını değil, tedavi ettiği yoksulları, haberini okuyanları da üzdü.

Çekip gittin aramızdan, yardıma muhtaç olanları kim tedavi edecek hocam?...

******

Günün sözü; Herkes ölüp gidiyor, bir sen mi kalacaksın. Ha iki fazla, ha iki gün az yaşayacaksın. Ateşte kül, topraktan gül olacaksın. Mühim olan, yaşarken insan olacaksın...