Ha yatımızın akışı içinde, etrafımızda arzu ettiğimiz pek çok değişiklik olur. Daha adil bir dünya, daha anlayışlı insanlar, daha temiz bir çevre... Dileklerimiz, umutlarımız ve beklentilerimiz sonsuzdur. Peki, bu değişimlerin gerçekleşmesi için ne kadar aktif rol alıyoruz? Yoksa sadece kenarda durup, başkalarının harekete geçmesini mi bekliyoruz?
Mahatma Gandhi'nin o meşhur sözü yankılanır zihinlerimizde: "Dünyada görmek istediğin değişim ol." Bu basit ama derin ifade, aslında tüm değişim arayışımızın temelini oluşturuyor. İstediğimiz dönüşümün tohumları, öncelikle kendi içimizde yeşermeli.
Daha sabırlı bir toplum mu arzuluyoruz? O zaman ilk adım, kendi sabrımızı sınamak ve geliştirmek olmalı. Daha empatik insanların olduğu bir dünya mı hayal ediyoruz? O halde, çevremizdeki insanların duygularına daha dikkatli kulak vermeli, onların pencerelerinden dünyaya bakmayı denemeliyiz. Daha dürüst ve şeffaf ilişkiler mi istiyoruz? Kendi sözlerimizin ve eylemlerimizin doğruluğundan emin olmalıyız.
Unutmayalım ki, her büyük değişim küçük bir kıvılcımla başlar. Bir gülümseme, bir yardım eli, bir nazik söz... Bunlar, ilk bakışta önemsiz gibi görünen ama aslında dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirecek olan güçlü adımlardır.
Eleştirmenin, şikayet etmenin kolaycılığına kapılmak yerine, harekete geçmenin sorumluluğunu üstlenmeliyiz. Beklemek yerine başlamalı, umut etmek yerine eyleme dökmeliyiz.
Kendi hayatımızda yapacağımız küçük değişiklikler, çevremize örnek olacak ve başkalarını da benzer adımlar atmaya teşvik edecektir.
Dolayısıyla, bir sonraki sefer etrafınızda değişmesini istediğiniz bir şey gördüğünüzde, önce kendinize dönüp sorun: "Ben bu değişimin neresindeyim? Bu konuda ne yapabilirim?" Cevabınız, sadece sizin değil, belki de tüm dünyanın geleceğini şekillendirecek olan ilk adım olabilir. Unutmayın, görmek istediğiniz değişim, tam da şu an, sizinle başlıyor.
Esen Kalın,