İş hayatının acımasız yüzü, bazen en savunmasız anlarımızda karşımıza çıkar. Mobbing, yani psikolojik taciz, işte tam da bu anlarda sessiz bir çığlık gibi yükselir. Mağdurlar, çoğu zaman korku, utanç veya çaresizlik içinde suskunluğa gömülürler. Oysa sessizlik, mobbingin en büyük silahıdır ve suskunluk, bu zehirli döngünün devam etmesine neden olur.
Mobbing, sadece fiziksel şiddet değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik bir saldırıdır. Sürekli eleştiri, aşağılama, yok sayılma, dedikodu ve izolasyon gibi davranışlar, mağdurun ruh sağlığını derinden yaralar. İş yerinde yalnızlaştırılan, değersizleştirilen ve sürekli baskı altında tutulan bireyler, zamanla kendilerine olan inançlarını kaybederler.
Peki, bu sessiz çığlığa kulak vermek ve suskunluğu bozmak için neler yapılabilir?
Mobbingin ne olduğunu, hangi davranışların bu kapsamda değerlendirildiğini ve etkilerini anlamak, ilk adımdır.Mobbinge maruz kalan bireylerin, güvendikleri insanlarla konuşmaları, destek gruplarına katılmaları veya profesyonel yardım almaları önemlidir.
Yaşanan olayları, tarih ve saatleriyle birlikte not almak, e-posta veya mesaj gibi yazılı kanıtları saklamak, hukuki süreçlerde önemli rol oynar.
Mobbinge karşı yasal hakların neler olduğunu öğrenmek ve gerektiğinde bu hakları kullanmaktan çekinmemek gerekir.
İş yerlerinde mobbinge karşı açık ve net politikaların oluşturulması, şikayet mekanizmalarının etkin bir şekilde işletilmesi ve çalışanların bu konuda bilinçlendirilmesi önemlidir.
Unutmayalım ki, sessizlik mobbingi besler. Suskunluğu bozmak, hem mağdurların hem de toplumun sorumluluğundadır. Mobbinge karşı sesimizi yükselterek, daha adil ve sağlıklı bir çalışma ortamı yaratabiliriz.
Esen Kalın,