diken-7

Seriye devam…
Mevzu ne!
Gazeteci Engin Arapoğlu…
Gerçi Arapoğlu’na gelmeden önce…
Arada TSYD’ye baktık…
Arada Zeki Aydıntepe’ye baktık…
Arada Süleyman Doğru’ya baktık…
Arada Mustafa Öztürk’e baktık…
Arada ince dokunuşlar yaptık…
Ama artık zamanı geldi…
Şimdi sıra geldi Engin Arapoğlu’na…
Bu kalp artık Engin Arapoğlu için atacak…

*

Geçen 18 Ağustos 2022 günü idi…
Engin Arapoğlu, “Sen iyisin ama etrafın kötü” başlıklı bir köşe yazısı yazdı…
Sözüm ona Başkan Yüce iyi ama çevresi kötü…
Yersen…
Engin Arapoğlu’na göre hepsi kötü…
Aynı köşe yazısında Engin Arapoğlu önemli bir tespit yapmış…
Bizim 2 aydır eleştirdiğimiz Başkan İshak Sarı ile Başkan Bilal Soykan Sakarya’nın en başarılı 2 belediye başkanıymış!!!
Evalla Arapoğlu…
Hatta sana bir de dip not düşeyim…

*

Hani senin 2 başarılı belediye başkanından Bilal Soykan var yaa… Hani Akyazı Acelle Yaylası Şenlikleri’ndeki skandala gündeme gelen, hani Acelle Yaylası’ndaki kaçak binada şenlik yaptıran, hani günlerce ‘bu bina kaçak mı, değil mi’ sorumuza cevap veremeyen, hani kaçak binada devlet erkanı ve protokol mensuplarını ağırlayan Bilal Soykan var yaa… İşte o başkanın kendisine ait mermer atölyesine pandemi zamanı ek çıkmalar yaptığı 3-4 gün önce gündeme bomba gibi düştü…

*

Engincim…
Senin başarı anlayışına göre Bilal Soykan bir adım daha ön plana çıktı. Bence bundan sonra Sakarya’nın en başarılı belediye başkanlarını açıklarken 1’inci Akyazı Belediye Başkanı Bilal Soykan, 2’nci en başarılı belediye başkanı Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı demelisin. Senin başarı anlayışına göre sıralama böyle olmalı!  

*

Devam edelim…
Arapoğlu yazısına, “Bir insanı eleştirmenin türlü türlü yolları vardır” diyerek başlamış… 
Arapoğlu, “Direkt şahsını hedef alıp söylemek isteğin her şeyi söyleyebilirsin. Başka biri üzerinden kendisine göndermede bulunabilirsin” diyerek devam etmiş…

*

Engin Arapoğlu köşe yazısına bu şekilde girdikten sonra “ ‘Bir arkadaş bana dedi ki’ ya da ‘Geçen bir mecliste konuşulduğu üzere’ gibi yöntemlerle kendi düşündüğünü başka birine söyletebilirsin” diye devam etti…

*

Şimdi burada duralım…
Biz bu mesleğe yıllarımızı verdik…
Çok ama çok mücadele ettik…
Kimin ne olduğunu…
Kimde ne kadar yürek olduğunu…
Kimin kahvaltılı basın toplantısına sucuk yemek için geldiğini…
Kimin “gazetecilik” oynayıp parayı götürmeye çalıştığını…
Kimin ucunda telefon olan çubuklarla bu kentte “gazeteci” edasıyla gezdiğini
Kimlerin piyasada gezen bazılarını “gazeteci” zannedip parayı verdiğini…
Hepsini ama hepsini iyi biliriz…

*

Bunları hava olsun diye yazmıyorum…
İşimiz bu…
Dolayısıyla…
Ben, Engin Arapoğlu’nu iyi tanırım…
Ben, Engin Arapoğlu’nun taktiklerini iyi bilirim…
Engin Arapoğlu yazdıklarından kim ne anlar!
Ben bilmem…
Ama benim bildiklerim var…
Yaşanmışlıklar var…
Tecrübelerim var…
Elimde bilgiler var…

*

Zaten bütün bunların toplamıyla birlikte köşe yazmaya başlayınca sıkıntı oluyor…
Hele, hele benim köşe yazılarımı don lastiği gibi uzatma huyum yok mu!
O zaman sıkıntı büyüyor…
O zaman sıkıntılar yerini üzüntüye bırakıyor…
Sizde bilirsiniz…
Birini çok seversiniz…
Sevginiz bittiği anda çok ama çok nefret edersiniz…
Çok kinlenirsiniz…

*

Burada anlatmak istediğim şu…
Engin Arapoğlu’nu halen seviyorum…
O bizim kardeşimizdir…
İçimizdeki sevgi asla kin ve nefrete dönmedi…
Ama sıkıntı var…
Madem Engin Arapoğlu bize gönderme yapıyor…
Madem Engin Arapoğlu bize atar yapıyor…
O zaman Angajman kuralları devreye girsin…
Bana mantar tabancasıyla sıkına roketle dalarım…
Net…

*

Bu kadar ön sevişme yeter…
Artık konuya girelim…
Geçen 18 Ağustos 2022 günü Engin Arapoğlu, “Sen iyisin ama etrafın kötü” başlıklı bir köşe yazısı yazdı…
Köşe yazısının ilk satırında, “Bir insanı eleştirmenin türlü türlü yolları vardır” dedikten sonra  ‘Bir arkadaş bana dedi ki’ ya da ‘Geçen bir mecliste konuşulduğu üzere’ gibi yöntemlerle kendi düşündüğünü başka birine söyletebilirsin” diye devam etti…
İşte size klasik Engin Arapoğlu taktiği…
Yıllardır bu taktiği hiç ama hiç değiştirmedi…

*

Şimdi “Nasıl yani” diyenler olabilir…
Şimdi “Ne alaka” diyenler olabilir…
O zaman anlatalım…
Zeki Toçoğlu…
Kim!
Çok geriye gitmeden aktaralım…
Sakarya Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı…
Kaç yıl Büyükşehir Başkanlığını yaptı!
2 dönem, yani 10 yıl başkanlık yaptı…
İşte Başkan Zeki Toçoğlu görevde iken, sevgili Engin Arapoğlu yine gazeteciydi…
Şimdi o günleri size anımsatayım…

*

Zeki başkan makamda iken Arapoğlu şöyle yapardı… 
Hem de sürekli yapardı…
Zeki Toçoğlu ile Milletvekili Şaban Dişli kavgalı…
Kocaeli’nin yanında Sakarya büyük bir köy…
Zeki Toçoğlu sinirli…
Trafik kötü uçalım mı!
Şehirde minibüs enflasyonu var…
Zeki başkan Serdivan AVM’desin…
Ulaşım Master Planı masal oldu…

*

Hani günümüzde Arapoğlu sürekli Toçoğlu’nu güzelliyor yaaa…
“Sen Milletvekili olmalısın” diye yazıyor…
Sürekli övgü dolu sözlerle başkanı gündeme taşıyor…
İşte o Engin Arapoğlu Zeki başkana yıllarca neler yaptı…
Sayayım mı!
İster misiniz!
Beni bilen bilir…
Bende bütün belgeler, bilgiler, fotoğraflar arşivlidir…

*

Mesela tarih 05 Aralık 2016…
Engin Arapoğlu “Uçalım mı” başlıklı köşe yazdı…
Köşe yazısının içinde “Zeki Toçoğlu eski Zeki Toçoğlu değil” ara başlığıyla Arapoğlu aynen şöyle yazmış…

*

-- Bugünlerde nereye gitsem Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeki Toçoğlu'ndan dert yanıyor insanlar...

-- Zeki Toçoğlu'nun eski Zeki Toçoğlu olmadığını söylüyorlar...

-- O sevecen, o babacan adam gitmiş yerini sürekli kaşları çatık, sinir ve stres dolu bir adam almış...

-- Kendisine ulaşmak, kendisiyle görüşmek mümkün değilmiş...

-- AK Parti'den olmayan insanların, AK Parti'ye yakın olmayan sivil toplum örgütlerinin başkandan randevu alması imkânsızmış...

-- Bir yerde bir problem varsa öncelik başkanın yakın çevresini oluşturan insanlara veriliyormuş...

-- Başkana yakın işadamları, müteahhitler ve diğer yakın arkadaş kadrosu her müşkülüne anında çözüm bulurken gariban vatandaş senelerce yol, asfalt, kaldırım ve altyapı bekliyormuş...

-- Son derece sert bir üslup kullanarak, ‘Başkanın etrafında 6-7 kişi var. İşte Zeki başkan onların başkanı’ ifadesini kullanıyorlar...

-- Eleştiriye tahammülsüz, kinci, dostane uyarılara yabancı kalan, Nuh deyip peygamber demeyen bir insan oldu diyorlar...

-- Serzenişte bulunanlar arasında AK Partili olanlar bile var...

-- Öte yandan Zeki başkan fena halde makamın büyüsüne kapılmış...

-- O eski samimiyetinden, tevazuundan eser kalmamış...

-- İnsanlara tepeden bakan, acayip şekilde insan seçen, her görüşten insanın başkanı olması gerekirken parti rozetini yakasından bir türlü atamayan bir karaktere bürünmüş...

-- Her şey bir yana da bu son eleştiri beni çok yaraladı...

Bilirim ki ‘kibir’ büyük günahtır ve Zeki başkanın en hassas olduğu mesele de budur...

-- Ya Zeki başkan tüm bu eleştirilerin farkında değil...

-- Ya da farkında ama hiçbir şey umurunda değil...

-- Sürekli kendisine övgüde bulunan, her yaptığı işte güzellikleri görmeye çalışan bir insan olarak bu eleştirilerden de kendisini haberdar etmeyi bir görev bildim açıkçası...

-- Yazımı küçük bir nükte ile bağlamak istiyorum...

Vatandaş köyün birinde muhtar seçilmiş...

Gel zaman git zaman bir yerde köy ahalisiyle bir araya gelmiş...

Şöyle bir gerindikten sonra ahaliye dönüp şöyle söylemiş:

‘Yaaa arkadaşlar... Ben de bir zamanlar sizin gibi sıradan bir insandım!’

*

Okudunuz dimi!
Yıl 2016…
Başkan Zeki Toçoğlu…
Engin Arapoğlu köşesinde bunları yazdı…
Hatta 2012-2013-2014-2015 yılları da var…
Şimdi yıl kaç!
Yıl 2022…
Başkan kim!
Ekrem Yüce…
Peki taktik değişti mi!
Yok…

*

Sokakta birileri sürekli konuşuyor…
Ama fena konuşuyor…
Üffff…
Engin Arapoğlu’da bu konuşulanları köşe yazısına taşıyor…
Ama buraya dikkat edin…
Konuşanları değil…
İsim yok…
Konuşulanları taşıyor…
Arapoğlu’da hesapta sokağın sesine kulak veriyor…
Ama o sokakta hep siyaset var…
Hep hesap var…
Hep akıl hocaları var…
Hep ince işçilik var…
Ve Engin Arapoğlu’nun köşe yazılarında hep, “Ben demiyorum. Sokakta böyle konuşuyorlar” var…

**

Nasıl!
Nasıl dümen!
İyi mi!
Zeki başkan gitti, yerine Ekrem başkan geldi… 
Ama o sokakta konuşanlar hiç bitmedi…
Sor şimdi…
Kim bunlar!
“O söylenmez meslek sırı” olur…
Doğru…
Gazeteci bilgi kaynağını vermez…
Evalla…

*

O zaman konuşanları değil…
İsimleri hiç değil…
Bize adres verin…
Mesela ben nerede gezersem bize böyle konuşurlar Engincim!
Mesela Tarihi Uzunçarşı civarında gezinsek…
Orada taburelere otursak…
Çay-kahve içsek…
Bizim de kulağımıza fısıldarlar mı!
Bizim de kulağımıza üflerler mi!
Başkan Ekrem Yüce için “Alzheimer” derler mi!

*

Devam edecek…