Hüseyin Cumalı yazdı...

diken-7

Mevzu şu…
05 Haziran 2022…
Günlerden Pazar…
Karasu’ya gittik…
Yedik…
İçtik…
Parayı ödedik…
Ama fişi alamadık…
Yer neresi!
Sahil Park Cafe…
Kim işletiyor!
KARSAŞ…
Bu KARSAŞ nereye bağlı!
Karasu Belediyesi’ne…

*

Peki gelinen süreç ne! Ben “Parayı aldınız ama fişimi vermediniz” diye seri köşe yazmaya başlayınca KARSAŞ Müdürü Salim Erol üzerinden bize açıklama gönderdiler. Dün o açıklamanın, “Halk54 İnternet Haber Sayfası Köşe Yazarı Hüseyin Cumalı’nın Köşe yazılarına net ve açıklayıcı cevaplar verdi” dendikten sonra, “Hüseyin Cumalı’nın Halk54 gazetesinde Karasu Belediyesi Karsaş A.Ş. hakkında yaptığı mesnetsiz iddialara cevap veriyoruz” kısmına baktık. Bugün o açıklamaya devam ediyoruz…

*

KARSAŞ Müdürü Salim Erol üzerinden gönderilen açıklamada, “Hafta sonu Karasu gezisi için yola çıktığını söyleyen Hüseyin Cumalı bey, Ferizli rampasında burnuna gelen, kendisinin kullandığı ibare olduğu için de söylemekten çekinmeyeceğim ‘Bok’ kokusunu anlatarak Karasu’ya ön yargıyla geldiğini ve buralarda olumsuz bir şeyleri kaleme alacağını net bir şekilde belli etmiştir. Zaten son 3 yılda Karasu’daki gelişim ve değişim hakkında herhangi bir yazı kelime almadığı, Karasu’ya ve Karasu Belediyesine ön yargıyla yaklaşmanın açıkça örneğidir” dendi…

*

Şimdi burada bir duralım. Daha önce de yazdım. Bu açıklama kesinlikte KARSAŞ Müdürü Salim Erol’un açıklaması değil. Bunu Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı yazdırmış. Salim Erol adıyla bize postalamışlar. Kurumsal yapıdan uzak, bir belediyenin kamuoyuna yapacağı açıklamayla alakası olmayan, bana geçirmek için “söylemekten çekinmeyeceğim ‘Bok’ kokusunu” sözlerinin yer aldığı bu açıklama aslında bir köşe yazısıdır. Başkan Sarı resmen köşe yazısı yazmış ve bana göndermiş…

*

Peki içinde bok olan bu köşe yazısından ben rahatsız mı oldum! Kesinlikle rahatsız olmadım. Rahatsız olmadım ama madem konumuz bok, madem Başkan Sarı üzerine vazife olmayan bok konusuna el attı, madem sıra benim cevap hakkımda, o zaman yazı dizimizin bugünkü kısmı bok ile devam edecek. Biraz boktan muhabbet olacak ama yapacak bir şey yok. Hep birlikte boka saplanacağız. Dimi sevgili Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı! Şimdi, ne anlatıyorsun sen Sarı İshak!

*

Demek bana “Hafta sonu Karasu gezisi için yola çıktığını söyleyen Hüseyin Cumalı bey, Ferizli rampasında burnuna gelen, kendisinin kullandığı ibare olduğu için de söylemekten çekinmeyeceğim ‘Bok’ kokusunu anlatarak Karasu’ya ön yargıyla geldiğini ve buralarda olumsuz bir şeyleri kaleme alacağını net bir şekilde belli etmiştir” diyon. Öyle mi diyon!

*
Şimdi bundan sonrasını iyi oku…
1-) Ferizli rampası en az 10 yıldır bok kokuyor…
2-) Ferizli rampası halen bok kokuyor…
3-) Ben ön yargı yapmıyorum, gazetecilik yapıyorum…
4-) Gazeteci yalaka olmaz…
5-) Gazeteci zaten olumsuzlukları kaleme alır…
6-) Ben sizin gibi “bey” olamadım, daha muhabirim…
7-) Karasu’ya ön yargılı için değil, kızımı Pazar günü gezdirmeye getirdim…
8-) Gelelim bok kokusuna…

*

Sayın başkan…
Benim köşe yazılarımın odak noktası ne!
Paramı verdim…
Fişimi alamadım…
Burada gazeteci Safa Polat gibi işi ıskalayanlar var…
Safa Polat “abi 160 TL’lik fişi alamadın diye ortalığı kasıp kavuruyorsun” diyor…
Safa Polat küçük detaya takılıyor…
Safa Polat büyük fotoğrafı ıskalıyor…
Safa Polat ya da Sarı İshak’ı çok seviyor…
Safa Polat başkanını seve dursun…

*

Buradaki büyük fotoğrafa bakın…
Bir tek ben değil, oraya gelen binlerce müşteri fişini alamıyor…
Karasu Belediyesi parayı alıyor…
Ama binlerce kişiye fiş vermiyor…
Yani mesele ben değilim…
Mesele binlerce insana fiş verilmemesidir…
Karasu’da devlet para alıyor…
Ama devlet resmi belge vermiyor…
Karasu’da devlet eliyle usulsüzlük yapılıyor…
Karasu’da devlet eliyle suç işleniyor…
Yasa çiğneniyor…

*

Peki Başkan bey ne yapıyor…
Bana gönderdiği hesapta açıklama ki bana göre köşe yazısı…
Benim “Karasu’ya giderken Ferizli rampası yine bok kokuyordu” sözlerim üzerinden bana bok atmaya çalışıyor. Binlerce insandan alınan paraların fişini veremeyen Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı…
Bütün bu yazılanlar orta da iken sen bana bok atsan ne olur atmasan ne olur!

*

Sormak isterim…
Ferizli’nin avukatlığına mı soyundun!
Ferizli Belediyesi seni avukat tuttu da bizim mi haberimiz yok!
Veya sen kendini Kuzey Bölgesi’nin tek hakimi falan mı zannediyorsun!
Sakarya’nın Kuzeyi senden mi soruluyor!
Sana ne Ferizli’nin bok kokusundan…
Sana bok kokusunu soran mı oldu!
Sana bok muhabbeti yapan mı oldu!

*

Hal böyle iken niye burnunu Ferizli’nin bok kokusuna sokuyorsun!
Niye boktan muhabbet yapıyorsun!
Bak başkan…
1984 yılından bu yana Sakarya’da gazetecilik yapıyorum…
Hayatım senin gibi egosu tavan yapanlarla uğraşmakla geçti…
Hayatım senin gibi ‘Ben iktidar partisi il başkanıyım. İtaat et rahat et’ diyen kendini beğenmiş il başkanlarıyla mücadele ile geçti…

*

Senin gibi çok ama çok başkan gördüm…
Halende görüyoruz…
Kimler geldi kimler geçti…
Hepsi de kendini senin gibi kral zannetti…
Ama sen ve senin gibilerin unuttuğu bir şey var…
Mezarlıklar vazgeçilmeyenlerle dolu…
Bunu tehdit olarak değil, mütevazi bir başkan olman için yazıyorum…
Kendine çeki düzen vermen için yazıyorum…
İnsanlara biraz alçak gönüllü bakman için yazıyorum…
İlçede herkesi küstürdüğün için yazıyorum…

*

Bak Sarı İshak…
Herkes hırsız değil…
Herkes götürmenin peşinde değil…
Herkes senden nemalanmanın peşinde değil…
Bırak bu insanlara tepeden bakmayı…
Gönül al…
Hürmet et…
Saygı göster…
Arifiye Belediye Başkanı İsmail Karakullukçu gibi ol…
Gönülleri feth et..

*

Bugünlük son sözüm mü!
Bir daha Ferizli’nin bok kokusuna o burnunu sokma…
Bu bok işleri adamı bozar!!!
Sen kendi ilçende milletten aldığın paranın neden fişini veremiyorsun!
Onu bir anlat…
Öyle bize masal anlatma…
Bize rüzgar yapma…
Daha aldığın paranın belgesini, fişini veremiyorsun…
Ama bize “bok” atmak için çırpınıyorsun…

*

Devam edecek…

*

Dip Not:
Her zaman polemiklerden duygusal (!) anlamda beslenmeyi kendine alışkanlık edinen, sözüm ona kendini gazeteci zanneden Raif Ugan her zaman olduğu gibi burnunu Karasu yazısına da soktu. 
Hele sen sıranı bir bekle Raif Ugan! 
Beklerken de kekikli (!) et ye, seversin sen eti…
Büyüklerimiz ne demiş!
Et giren yere dert girmez !